Benim Hayal Defterim

Bazen mutlu son yola devam etmek…

   Bazen aylarca uğramadığım oluyor. Bahçedeki çiçekler ne alemde, gözüm gibi baktığım kuşkonmazlar kurudu mu, ağaçlar meyve verdi mi bu yıl, özene özene yaptırdığım kuş evleri duruyor mu hala? Düşünüyorum gece yatınca.

   O güzel evde yaşlanmak için dua ettiğim yılların üzerinden ne hayal kırıklıkları, ne hüzünler geldi geçti.

   Şimdi ne zaman gitsem açsam kapıyı kimsesizliğin kokusu çarpıyor yüzüme. Anılar darmadağın olmuş artık odalarda.  Bir tek Eren’in odasını sakladım olduğu gibi, izin vermedim tek bir eşyanın bile çıkmasına odasından. En çok zamanı onun odasında geçirmem bu yüzden. Giriyorum odaya eskiden her sabah yaptığım gibi perdeleri açıp havalandırıyorum, sonra duvarda bir çerçeve içinde asılı minicik el ve ayak izlerini seviyorum, dolabını açıp bakıyorum her gittiğimde; hayat o dolabın içinde, Eren’in dokuz yaşındaki haliyle donmuş askılarda, çekmecelerde. Minicik gömlekler, pantolonlar, tutkunu olduğu takımın küçülmüş formaları, masasında ders kitapları ve masa boyunca dizdiği bir zaman bütün dünyası olan küçük renkli arabaları, duvarda 8. yaş günü davetiyesi, başucunda birlikte okuduğumuz son kitap Şapşal Baykuşun Gece Uçuşu… Sonra oturuyorum yatağının ucuna akşamları yatmadan önce birlikte kurduğumuz hayalleri hatırlamaya çalışıyorum. Bizim yatakta kocaman dünya haritasını önümüze serip yaptığımız tatil planlarını hatırlıyorum her seferinde. O küçük sapsarı başı göğsümde uykuya dalmasını… .

   Hayallerimiz…

   Aşağıda önünde taburesi kapağı kapalı piyano sanki değişmeyen bir kaç şeyden biri. Orada öylece Defne’yi bekliyor. Kimse onu benim kadar sevmedi. Ne zaman gittiysem kapağını açıp bir şeyler çalmadan çıkmadım evden. Son gittiğimde  uzun uzun oturdum önünde Defne’nin bir yemek davetinde “Annem piyano çalarken herkes duysun diye bütün camları açıyor” dediğinde bir çocuk gibi utandığım o geceyi hatırladım. Yüzümde bir gülümseme Love Story çaldım haber verdim evin her yerine sinmiş hatıralara “Ben geldim!”

   Sonra bodrum kat… Sırt sırta dizilmiş kimisi kendi yaptığım, kimisi satın aldığım yağlı boya tablolar. 35 yaş hayalimdi ressam olmak. Eren büyüdü fırçalarla boyalarla oynamaya başladı apar topar kaldırdım yarım kalmış resimleri fırçaları. Resim hayalimi de tıpkı piyano hayalim gibi bir gün dönerim umuduyla  kaldırdım bir köşesine hayatımın.

   Dönemedim…

   Salonun duvarlarına asmak için getirttiğim botanik printler, rulo rulo duvar kağıtları, metrelerce döşemelik kumaş, salonun yeni halini gösteren çizimlerim… En büyük sorundu şöminenin yeri..

   Hiç birisi olmadı…

   Ne o kumaşlar kullanıldı, ne resimler asıldı duvarlara.

   Mutluluğu eşyalara bağlamaktan vazgeçtim. Meğer mutsuzluktanmış hepsi fark ettim.

   Depolardaki küçülmüş çocuk kıyafetlerini, kutular dolusu  anıyı nasıl elden geçiricem bu evi satarken diye düşünüp üzülüyordum. Sonra düşündüm nasıl topladığımı darmadağın hayallerimi, nasıl iyileştirdiğimi yaralarımı, farkında olmadığım ne çok mutsuzluğun farkına varıp, hayatımızı altüst eden o fırtınaya şükredecek hale geldiğimi…

   O halde nedir ki ev, eşya…

   Doldururum bir bavula fotoğrafları, çocukluk anılarını, günlükleri çeker çıkarım kapısını.

   Affederim geçmişi, geçmiş hatalarımı…

   Mutlu olmak için onlarca sebep varken, geçmişin mutsuzluklarına takılıp kalamam. Söz vermiştim hayata doğum günümde üstelik kocaman harflerle yazmıştım boş bir sayfaya “MUTLU OLMAYI SEÇİYORUM”

 

 

Sitede yayınlanan fotoğraf, metin ve tariflerin tüm hakkı elvanbasustaoglu.com'a aittir. İzin almaksızın kopyalanamaz ve kullanılamaz.