Benim Hayal Defterim

SİHİRLİ KEK

DSC_6594

Sihirli Kek bir “Good Housekeeping” tarifi. 

Malzemeler:

  • 115 gr tereyağ
  • 480 ml ılık süt
  • 4 yumurta
  • 1 kap un
  • 1 yemek kaşığı su
  • 1 paket vanilya
  • 150 gr toz şeker

   Yumurtaları oda sıcaklığına getirdikten sonra kullanmak daha iyi sonuç veriyor. Zamanın kısıtlı olduğu durumlarda  ılık su içinde 5-10 dakika bekletmekte işe yarıyor 🙂  Yumurtaların sarılarını ve  beyazlarını ayrı ayrı iki porselen çukur kaba ayırdım.  Yumurta sarılarını toz şekerle açık sarı bir renk alıp, 3-4 kat kabarana kadar çıptım. Önceden eritip ılık hale getirdiğim tereyağını ve 1 yemek kaşığı suyu ekledim. Unu ve vanilyayı elekten geçirdikten sonra karışıma ilave ettim. Koyu kıvamlı bu karışıma sütü azar azar ekledim. Homojen bir hal alana kadar karıştırdım. (Sakın şaşırmayın  zira sütün tamamını kattığınızda neredeyse su gibi akıcı bir karışım çıkıyor ortaya)  En son bir tutam tuzla çırpıp köpük haline getirdiğim yumurta aklarını da ekleyip, balon telle köpükler sönmeyecek şekilde nazikçe karıştırdım 🙂 Aslında bu yumurta akı çırpma işinin de bir püf noktası var; durmamız gereken noktayı iyi ayarlamak lazım.  Jamie Oliver, bunun testini  kabı havaya kaldırıp ters çevirerek yapar eğer dökülmüyorsa, aklar tam kıvamında çırpılmış demektir 🙂    Önceden fındık kadar tereyağı ile yağladığım 20 x 30 cm’lik dikdörtgen kalıba boşaltıp, 170°’lik fırında 45-50 dakika pişirdim. Soğuduktan sonra kare kare kestim ve  üzerlerine pudra şeker serptim.

Nasıl böyle bir şey çıktı? Üstü kek altı krem karamelimsi bir şey 🙂  (custard)

Sihirli kek!

 

DSC_6589

BU HÜRRİYET HAZİN ŞEY YILDIZLARIN ALTINDA

Hiç bu kadar uzun süre boş bırakmamıştım  hayal defterimi.  Zor günler geçip gidiyor hayatımızdan; fırtanalı, hüzünlü günler. Elim varmıyor bir şeyler yapmaya, bir şeyler yazmaya bu aralar.

Çatımızın altında bir hüzün, dışarda  öfkeli bir fırtına.  Suskun ve yorgun ruhumuz.

Haksızlık bu!

Ne güzel söylemiş Nazım:  “Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.”

BİZİM KÜÇÜK ÇAPULCULAR

  Ben zaten tanıyordum bu çapulcuları; bizim evde bunlardan iki tane var 🙂  İlkeleri, prensipleri olan, entelektüel düzeyleri yüksek ama herşeyden daha önemlisi haksızlığa asla teslim olmayan, adalet duyguları keskin çocuklar bunlar. Yıllardır neler çektim ben bu küçük çapulculardan. Yeri geldi terbiye ettiler beni: “anne olman bana böyle söyleme hakkını vermez sana” dediğinde 7 yaşındaydı Eren. “Haklısın” deyip odama çıktım.  Yeri geldi okulda uğradığı bir haksızlığa beraber direndik Defne’yle. Bir Nisan günü okulunu değiştirdiğimde Defne 9 yaşındaydı. Fark etmemiştim o yıllarda; meğer haksızlığa boyun eğmemesi gerektiği mesajını almış o fevri bahar gününde.

  Bizim çapulcular dünyadan bihaber olmasınlar diye çok çabaladık. Yaşadığımız her sevince, her hüzne ortak ettik onları.  Köşe yazıları da okuduk beraber,  meraklı sorularına da uzun cevaplar verdik. Arada yoklama yaptık neyi ne kadar biliyorlar türünden. Daha anlamayacak kadar küçük oldukları yaşlarda, harika masallarla anlattı babamız dünyadaki gelişmeleri onlara; ben bile merakla kulak kabarttım “Bir zamanlar Bill Clinton adında bir Amerikan başkanı varmış” diye başlayıp anlattığı tarihsel komik masallara. “Darağacında Üç Fidan” kitabını başucumda görüp “Anne bu ne demek?” diye sorduğu bir gece, uzun uzun anlatmıştım Defne’ye Deniz’i.  Eline hiç kimsenin kanı bulaşmamış,  “Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!” diyen bu gençlerin  kanına nasıl girildiğini anlatmıştım ona. Hatta  birlikte ağlamıştık.

  Kuralları her zaman  tatlı bir dille, bazen altını çizdiğimiz satırlarla anlattık onlara. Zamane çocukları, koşulsuz bir itaatin haksızlığa uğramış, bir açıklamadan bile yoksun bırakılmış kırgınlıklarını,  içinde biriktirerek büyüyen çocukları değiller. Onlar her kuralın arkasında mantıklı bir açıklama arıyorlar.   Kızgınlıkla söylediğimiz hiçbir şey hedefe ulaşamıyor.

  Mucizeler zaman alıyor. Meğer harika bir nesil büyümüş sessizce. Müthiş bir mizah anlayışları, olabildiğince kıvrak bir zekaları var. Teknoloji onların önünde çoktan dize gelmiş  ama hepsinden önemlisi bizim kuşağın yokluğunda kıvrandığı özgüven bu indigo çocuklarda  akla zarar bir seviyeye ulaşmış.

  Gurur duydum ben ülkemin çapulcularıyla. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak anladım. Kaybettiğim ümitlerim Gezi Park’ında yeniden yeşermeye başladı.

Zor tutuyorum evde çapulcuları 🙂

Sitede yayınlanan fotoğraf, metin ve tariflerin tüm hakkı elvanbasustaoglu.com'a aittir. İzin almaksızın kopyalanamaz ve kullanılamaz.