Benim Hayal Defterim

an apple a day keeps the doctor away :)

DSC_6739

Resim gibi elmalardan, resim gibi kareler yaratmak zor olmuyor. 🙂 Yine de ustamın fikrini almam lazım; zira her eleştiride yeni bir şey öğreniyorum.  

DSC_6749

Elmalar belki hayallerimizin ismi olacak.

DSC_6740

Elif’in elmalı payları, tadan herkesin tatlı düşlerinin baş kahramanı olacak 🙂

DSC_6751

 Bir de elma marmelatları var ki…

ANJELİKA ERİK REÇELİ

DSC_6890

   Bu yaz,  neredeyse bütün yaz meyvelerinden reçel yaptım.  Killerimin rafları reçel kavanozlarıyla doldu 🙂 Anjelika eriği daha önce yapmıştım; ama kavanozu düşüp kırıldı 🙁 

   Marketten tam 1600 gr anjelika erik aldım. Uzun uzun yıkadım.  Ortadan ikiye bölüp çekirdeklerini çıkardım. Erikleri reçeli pişireceğim büyükçe bir tencereye aldım, üzerlerine  675 gr toz şeker koydum ve tencerenin kapağını kapattım.  Güzel bir akşam uykusu çekmeleri için buzdolabına kaldırdım.  Sabah  ocağa koydum ve kaynatmaya başladım.  15. dakikada yarım limonun suyunu ekledim.  Arada bir karıştırarak fazla köpük olmasını engelledim.  Kesinlikle köpük ayıklama işlemi yapmadım. Toplam kaynama ya da pişme süresi 45 dakika. Hepsi bu kadar.

   Şu renge bir bakın ! Reçel öyle çekiciydi ki hemen tam buğday unundan bir ekmek pişirdim. Sıcak mis kokulu bir ekmek, kremamsı bir tereyağı, erik reçeli ve sıcacık bir bardak çay… Üstelik dışarda hava kapalı, yağmur yağdı yağacak.

DSC_6891

 ♥ ♥ ♥ ♥……♥

marmelat

DSC_6870

   Benim reçel tutkunu annem, yaz gelince  bütün yazı reçel yaparak geçirir. Çeşit çeşit reçeller…. Kayısı ve çilek reçeli çok çok güzel olur; İncir reçeli yemyeşil, gül reçeli mis kokulu…

   Ben de iki senedir türlü meyvelerden reçel denemeleri yapıyorum. Elimde nefis tarifler varken neyi deniyorum ? Az şekerli konserve reçel deniyorum. Yazın başından beri üç değişik erik türü, kayısı ve şeftali ile reçel ve marmelat konserveleri yaptım. Bir kavonozu açtığımda en fazla 2-3 haftada bozulmadan tüketiliyor. Üstelik hem daha sağlıklı, hem de daha hafif.  Az şeker ve az pişmiş meyveler…

   Geçen hafta sonu marketten tam 1100 gr İtalyan eriği aldım. Erikleri iyice yıkayıp çekirdeklerini çıkardıktan sonra, hiç su koymadan küçük bir tencerede, mum gibi kısık ateşte, kendi buharında yumuşayıncaya kadar pişirdim. Parçalayıcı el blenderi ile erikleri püre haline getirdim.  300 gr toz şeker ekleyip kaynatmaya başladım. Kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra 1 tatlı kaşığı limon suyu ilave ettim. Yaklaşık pişme süresi 25-30 dakika.  Bu arada bol kaynar su içinde kullanacağım kavonozları iyice kaynattım.   Kavanozları bir maşa yardımı ile  kaynar sudan çıkardım. Marmelatı, pişer pişmez  200 ml’lik 3 kavonoza böldüm. Kapaklarını kapattım ama çok sıkmadım hemen ters çevirdim. Kavonozların  içinde kalan hava çıktı.  Yaklaşık 1 saat sonra çevirdim ve kiler rafıma dizdim. Bu kadar az şekere, bu kadar az kaynamaya rağmen gayet kıvamlı oldu. Anlaşılan erik bol pektinli bir meyve.

  Elma marmelatı hepsinden güzel oldu 🙂

Farklılıklar

   Farkında olmadan büyüdüğüm  farklılıklarımızın farkına varmamız için neden bu kadar uğraşıyorlar?

   İhanet bu!

   Müslüman bir ailede büyüdüm ben.  Babam, gençlik yıllarında annemin  hazırladığı, etrafını dostların, akrabaların çevirdiği  keyifli sofralarda  rakısını içer; kimseleri incitmeden, kimseleri rahatsız etmeden ancak fonda çalan bir Türk sanat müziği şarkısına eşlik edecek kadar keyiflenirdi. Hala kullağımdadır yumuşak güzel sesi. Babam o yıllardada Müslümandı bugün de Müslüman. Tek fark, bugün dinin gereklerini tam olarak yerine getiriyor olması.  Doğrusu farklı yönlerden bakıldığında, ailemin  tanıdığım pek çok dindardan daha makbul birer Müslüman olduklarını düşünürüm her zaman.

   Çoğunluğu Müslüman olan ailemin içinde, farklı meshepten olan bir kaç  aile büyüğü vardı; belki bunu duymuş ve unutmuştum. Onlar vefat edip, defnedilinceye kadar da yeniden hatırlamamıştım. İstanbul’da defnedildikleri mezarlığa gidince tekrar hatırladım. Farklı mezheple kalsa iyi, farklı dinler var ailemde.  Baha’i dininin   mütevazi  eski Milli Ruhani Mahfil üyesi ve dış ilişkiler direktörü…Şimdilerde her hangi bir üyesi olduğunu söyleyen kuzenim, abim; ODTÜ yıllarımın unutulmaz anılarından biri. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı olduğunda ben çoktan mezun olduğum için üzülmüştüm. 🙂   Ölümünün üzerinden onca yıl geçmesine rağmen ne zaman adı geçse, insanların yüzlerinde beliren sevgi dolu ışıltıyı gördüğümde  “O benim eniştemdi” demekle gurur duyduğum Baha’i eniştem, teyzem ve onların çocukları.  Gerektiğinde Müslüman geleneklerine de, Baha’i gelenekleri de uymaktan çekinmeyecek kadar her dine saygılı kız kuzenlerim…  Yine farklı bir dine mensup kuzenlerim, kuzen çocuklarım.
  Ailemde bir  alevi kızı: “canımın canı”

   Geniş ailemizde farklı ülkelerden gelinler, damatlar..Şimdi hepimiz farklı ülkelere, farklı şehirlere dağıldık ama ne zaman bir araya gelsek, kültürel farklılıklarımızın yarattığı müthiş renkli soframızdan yükselen kahkahaların tatlı sesi yayılır her yere.

   Neden bütün bu farklılıklar hiç sorun olmadı?

   Kimsenin kimseye kendi inançlarını empoze etmeye çalışmadığı, birbirimizin birbirinden farklı geleneklerine saygı duyduğumuz bir aile kültürü oluşturan büyüklerin marifeti galiba bu çeşitlilik içindeki uyum.

   Ailemin dışına çıkacak olursam, orada da çok sevdiğim renkli kültürel farklılıklar var. En sevdiğim arkadaşım; dürüstlüğünden, sadakatinden hiç şüphe duymadığım insanlardan biri… Yeşil gözlü, kocaman yürekli bir Alevi kızı.

   İlk iş deneyimim ve Ermeni  patronum…  Hayatın tadını çıkarmayı seven, tatlı bir adam; komplekssiz, eğlenceli, komik. Ermeni bir arkadaş…. Derinden sevdiğim, hilafsız dünyanın en iyi insanlarından biri. ÇOK KOMİK

   Bir sürü Kürt kökenli arkadaş, komşu, ahbap…

   Süryani komşular…

   İstanbul’da Rumlarla, Ermenilerle, Musevilerle aynı mahallede  el ele, kol kola büyümüş, 6-7 Eylül olaylarının en canlı tanıklarından biri ve bu olay sonrasında Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan gayri müslüm komşuları, dostları için hala üzülen  Müslüman babam. Madam teyzeden paskalya yumurtası boyamayı öğrenmiş, çocukluğumuzda her yılbaşın çam ağacı süsleyen, büyük bir şehrin caddesine din bilgini dedesinin adı verilmiş  müslüman bir ailenin kızı annem.

   Ne renkli bir hayat!  Farklılıkların yarattığı müthiş bir harmoni. Kimsenin bir diğerine bir şeyler empoze etmeye çalışmadığı,  hiç bir zorlamanın olmadığı, farklılıkların zenginleştirdiği bir yaşam.

   Son yıllarda birileri farklılıklarımız üzerinden yeni dünyalar yaratmaya heveslendiler.

   Mezhep ya da etnik farklılıklarımız üzerinden ayrıştırmaya çalışıyorlar bizi. Bu da yetmiyor üzerinde “bizden” ya da “bizden değil” yazan etiketler yapıştırıyorlar üzerimize. Farklılıklarımızın bir renk değil, bir kavga sebebi olması için uğraşıyorlar.

   Ben kendi payıma düşeni yapacağım. Hayatımdaki bütün farklılıklara sıkı sıkı sarılacağım. İnsana, sadece yüreğine ve vicdanına  bakarak değer biçeceğim. Çocuklarıma önce insan olmayı, sonra Müslümanlığı öğreteceğim.

 

Sitede yayınlanan fotoğraf, metin ve tariflerin tüm hakkı elvanbasustaoglu.com'a aittir. İzin almaksızın kopyalanamaz ve kullanılamaz.