Benim Hayal Defterim

Erikli Franjipan Tart

Tart ve pay yapmayı çok seviyorum çünkü sınırsız seçenek var.  Çeşit çeşit meyveler, sebzeler, peynirler, fındık, fıstık, ceviz, çikolata, baharatlar……

  Kırmızı Anjelika erikler çocuklara ekşi geldi yemediler, son kullanma tarihine bakılırsa 3 günlük ömrü kalmış yarım kutu krem peynir, biraz krema, azıcık marzipan bir araya geldiler, hem görüntü hem lezzet harika oldu. Hamurunada 2-3 kaşık badem unu kattım nefis bir franjipan tart oldu.

“Pay ve tart arasında ne fark var?” diye sordu benim meraklı oğlum.

– Ne zor bir soru!

Genelde tart her şekilde oluyor; kare, yuvarlak , dikdörtgen. Pay yuvarlak oluyor, bazen üzerini örten ikinci bir hamur oluyor, çoğunlukla kenarı dalgalı oluyor. Pay daha derin tart daha ince oluyor. Pay veya tart diye ayırmıyorum ama kiş hamuru yaparken farklı bir yöntem kullanıyorum. Kestiğimde ufalanıyor kişin hamuru. Hamur ve malzeme arasındaki sert ayrım kalktığında kiş, yemek sofrasında başlangıç olarak yanında yeşilliklerle ikram edilebilir bir hâle geliyor.

– Üfff kafam karıştı. Elmalı pay hep kapalı olmazmı?

-Peki ıspanaklı pay niye açık?

– Neyseki son 10-15 yıldır ıspanaklı paya ıspanaklı kiş der olduk. Annemin şahane ıspanaklı payı nasıl olduysa son yıllarda ıspanaklı kiş oluverdi.:))

 

Seramik Ev

    Kendi zevkiyle yarattığı güzel evini, meraklarıyla süslemiş bizim halamız. Paylaşmak istedim, başkalarından gördüklerimizden değilde kendi zevkimizle yapıldığında bir iş ne kadar özgün oluyor. Üstelik çokta keyifli oluyor yaşamak.

Portmanto üzerindeki pano harika.  Mikki Senkarik‘in  “Whispering Arches” adlı resmini  beğenmiş, tek tek seramiklerin ve resmin tamamının boyutuna karar verip,  uygulamayı yapmaları için Artwork on Tile‘a  sipariş vermiş halamız. http://www.artworkontile.com Resmin seramikler üzerine uygulanması ve İstanbul’a gelişi toplam 3-4 hafta sürmüş. Şaşkınım Amerika’dan buraya bu seramikler hiç kırılmadan nasıl geldi?

Ocağın üzerindek pano ayrı hikaye. Bir gün Yıldız  Porselen’in atölyesini gezerken bakmış ki, zamanın meclis başkanı için Royal Albert’ın Old Country Rose modeline benzer bir porselen yemek takımı yapıyorlar. Hemen araştırmış ve kendisi için de bir şeyler yapmaya ikna etmiş sanatçıları. Kayınvalidemin Mani di Fata dergilerinden birisinde görüp beğendiği bu kaneviçeyi götürmüş ve aynısını yaptırmış hatta panonun köşesinde yapan sanatçını imzası var. Seramikleri duvara yapıştıran usta, keşke  fayansların arasına derz yapmasaymış :((

Davlumbazın üzerindeki insan figürleri ve evler Lemax‘tan. Halamız torunu için bir köy oluşturmaya çalışıyor; tek tek, bazen ebay’den, bazen amazon’dan satın alıyor bu figürleri. Eğer iyi bir koleksiyonere denk gelirse, orjinal kutusunda yepyeni parçaları pazarlıkla daha da uygun bir fiyata alabiliyormuş. Ocağın sağındaki kuzine, dökme demirden ve istersek içinde ateş yakabilip üzerinde minik tencerelerde yemek pişirilebilecek bir evcilik parçası :)))

Dolabın üzerindeki Cottage evler Lenox‘un artık üretimden kalkmış Snow White and Seven Dwarfs serisi. Hepsini tek tek ebay’den toplamış.

Dolabın üzerindeki seramik saklama kavanozları,  Fratelli Mari‘nin Colli Umbri serisi. Tek tek bakıldığında oldukça pahallı ama İlkin abla sıkı bir pazarlıkla daha uygun bir fiyata almış. Eh buda bir nevi koleksiyonerlik ve elbette ucuz bir iş değildir koleksiyonerlik.

Dolap kapağındaki gelincikli manzara  “Tuscan Poppy Villa” Joanne Morris‘in. Artwork on Tile yapmış, iyi bir usta kapak üzerine yerleştirmiş.

Özenle, emekle yapılmış  “Masal Ev”

Welsh Kek

Welsh kek,   Gallilerin yüzyıllar öncesine dayanan geleneksel bir tarifi.    Temel bir yöntem etrafında değişik malzemelerle her defasında farklı bir lezzet yaratabileceğimiz, en önemlisi fırın çalıştırma fikrinin bile ortamdaki ısıyı artırdığı bu sıcak günlerde ocakta bir tava üzerinde pişiriliveren nefis bir tarif. 

 Welsh kek  tariflerinin çoğunda üzüm, tarçın hatta bazen portakal kabuğu ve muskat var.   Ben sadesini daha çok seviyorum.

Dün ilk kez ölçü kullanarak yaptım. 80 gr soğuk tereyağını mikserin bıçaklı kısmına attım, 1 + 1/2 kap unla birlikte çektim. Elimin ısısı tereyağını eritmediği için, un miktarı fazla olduğu için hamur ekmek kırıntısı görünümünü aldı. 1/3 kap tozşekeri, 1/3 çay kaşığı karbonat, 1/2 çay kaşığı kabartma tozu ve 1 çay kaşığı vanilyayı  ekledim, 2-3 saniye daha çalıştırdım mikseri. Başka bir yerde 1/3 kap soğuk süt ve 1 yumurtayı çırptım,  mikser çalışırken hamura ekledim. Süt yumurta karışımı hamurla karışır karışmaz mikseri kapattım. Burada amacım hamur içindeki minik tereyağı parçalarının erimeden kalması.

Hemen bir buzdolabı poşetine koyduğum hamuru, buzdolabında 1 saat dinlendirdim ve böylece tekrar soğumasını sağladım. Hafifçe unladığım tezgâhta, 1 cm kalınlığında açıp 8-10 cm çapında yuvarlaklar kestim. Teflon tavada, çok kısık ateşte iki tarafınıda pişirdim, pudra şekeri serptim ve mutlu son :))

kırmızı

Çin’de, kırmızı mutluluğun ve içsel zenginliğin rengi. Kırmızının iyi şansı çektiğine inanıyorlar.

Benim kırmızı sevgimin böyle bir gerekçesi yok :))

Sadece, sevimli, sıcak ve canlı bir renk..

Dekorasyonda en kolay renklerden birisi.

Kırmızı aksesuar bulmakla ilgili bir sıkıntımız olsa bile, yılbaşında mutlaka çözeriz :)))

Benim kırmızı mutfağım…

Kırmızı halım, çaydanlığım, kaşıklarım, kepçelerim…. kırmızı aşkım.

Eren’in odasının kırmızıları, şimdi sandalyenin üzerinde kırmızı-beyaz pötikare yastık var, daha da kızardı odası :))

Fotoğraflar: Country Living

Ev makarnası

   Çocuklar ev yapımı makarnanın tadını  bir kere aldıklarında, artık pakette makarna o kadar tatsız geliyor ki, söylenip duruyorlar yerken. Sevgili Osman ve Tarkan bana bu makarna askısını yaptıklarından beri daha kolay oldu evde makarna yapmak; durmadan gelip gidip yapışmasınlar diye makarnaları çevirmek derdinden kurtulduğum gibi, makarnalar kurusun diye kocaman bir masayıda işgal etmiyorum artık.

Eser ağbicim, 15 yıldır makarna makinasını ne zaman elime alsam, bana kendi makinanı hediye ettiğin o akşamı hatırlıyorum. O yıllarda Türkiye’de bırak böyle şeyleri, doğru dürüst kek pasta kalıbı bile satılmazdı. Neler yaptım ben bu makinayla: Fettucine, tagliatelli, tortelini, ravioli….

Son yaptığımda 4 yumurta kullandım, 1 tatlı kaşığı tuz koydum aldığı kadar da un…. Oldukça sert bir hamur oluyor, hatta yoğururken ağrıdı ellerim. :((   1 saat dinlendirdim hamuru, sonra  makarna makinamla açtım ve kestim. Askıda 4-5 gün kuruttum.  4 yumurtalı tarifle, 4 kişilik bir aile için iki seferlik makarna çıkıyor. Bazen makarna makinasını kullanmıyorum, büyük bir merdane ile 1-2 mm kalınlığında açıp, bolca unlayıp rulo yapıyorum, kenarı düz bir bıçakla  1-1,5 cm kalınlığında kesiyorum.  Bu kalınlıkta olduğunda ismi  Pappardella oluyor :)) Temiz bir örtü üzerinde bir kaç gün kurutuyorum, hatta bazen aynı gün 1-2 saat içinde pişiriyorum. Ev yapımı makarna asla paket makarna muamellesi görmüyor, hele iyi bir sosla yapılırsa hiç tartışmasız “Ana Yemek”.

Ananas ve Krema

  Meyveli pastalar sözkonusu olduğunda, çoğunluk çilekli ve frambuazlı pastayı tercih eder. Oysa şeftalili ya da  ananaslı pasta güzel bir kremayla yapıldığında rafine bir lezzettir. “Peaches and Cream”…..

    Ankara’da yaşayanlar bilir, eskiden bir Tuna Pastanesi vardı, müthiş pastalar yaparlardı; milföy pastaları, fransız kremalı şeftalili pastaları olağan üstü olurdu. Kremaları, kekleri farklı farklı olduğundan, şimdiki gibi hepsi tek elden çıkmışcasına aynı lezzette olmazdı. Tuna Pastanesi yıllar önce kapandı. Aslında bir dönem kapandı. Çocukluğumun doğum günü pastacısı, ben genç bir kız olduğumda Türk Hava Yolları Ofis’i oluverdi. :(((  Oysa ne unutulmaz anısı vardı bende.  10. doğum günümü kutladığımız günün sabahında bademcik ameliyatı olmuş ben ve Tuna pastanesinden alınmış bir lokma bile yiyimediğim harika görünüşlü frambuazlı pasta. Yıllarca ne kadar frambuazlı pasta yediysem de o gün yiyemediğim pastanın ruhumda yarattığı derin boşluğu dolduramadım :)))

Bardaktaki ananaslı pasta, bana Tuna Pastenesinin pastalarını hatırlattı. Kapağı bile olamayan  ikinci el yemek kitaplarımdan birisinde vardı bu tarif “better than sex” komik bir isim bir pasta için. Valla hiç suçum yok, tamamen tesadüf, evde ananas vardı, bir de ne yapsam dediğim bir kek….. Böylece karar verdim yapmaya. Sonuç ne diye sormayın sakın :))))

En altta ananas suyu ile hafifçe ıslatılmış sade vanilyalı kek, üzerinde bir yuvarlak dilim ananas, krem patiseri ve en üstte iyi çırpılmış  bol havalı bir krema….

Fotoğraflardaki kaşık, 100 yıldan fazla mazisi olan,  aile yadigarı bir takımın kaşığı. Anneanemin annesinden kalma.  Kimbilir ne çok hikayesi vardır . ♥ ♥ ♥ ♥………………∞ 

Senin Doğum Günün Bu Gün

Yaşasaydın, bu gün mutlaka beraber kutlardık doğum gününü.

Bazen hayal ediyorum, nasıl olurdu 40’lı yaşların? Güzel gözlerinin kenarındaki çizgiler etkilemezdi duru güzelliğini, kumral saçlarında mutlaka beyazlar olurdu ya da beyaz tenine kızıl saç çok yakışırdı. Güzel ellerin hâlâ ipek gibi olurmuydu? Zaman sessiz sakinliğini değiştirirmiydi acaba? Hiç yükseltmediğin sesin bağırmayı öğrenirmiydi kızdıklarına, yoksa eskisi gibi içindemi biriktirirdin acıları hüzünleri? Yaşasaydın, bu 15 yılda değişirmiydin birazcıkta olsa, yaşadıkların güçlendirirmiydi seni? Şimdi olsaydı yinede o kadar üzülürmüydün, kırabilirmiydi kalbini  onca acımasızlık, haksızlık? Bu soruların cevabını hiç alamayacak olduğumu biliyorum sadece merak ediyorum.

Biliyormusun bazen çok özlüyorum seni, uzun uzun düşünmek, tekrar hatırlamak istiyorum. Her doğum gününde gözlerimi kapatıp, kıvrılıp bir köşeye canladırıyorum o günleri. Çocukluk günlerimiz ne kadar güldürüyorsa beni, yetişkin bir kadın olduğun yılların görüntüleri o kadar ağlatıyor.  Ben daha çok  okul dönüşü birbirimize koşup anlattığımız ilk aşkları, denediğimiz ilk tarifleri, gelinlik provalarını, aseton kokulu sohpetlerimizi hayal ediyorum.

Şimdi hayatta olsaydın,  kesin şu an Dukan Diyeti yapıyor olurdun,  yeni aldığım kotu dener sana dar gelirse bana kızardın, sohpet konularımız farklı olurdu belki ama eminim yanında kendimi en rahat ,en mutlu hisettiğim insanlardan biri olurdun yine.  Defne’ye benim çocukluğumu anlatırdın.  Bak bir şeyden adım gibi eminim Defne seni çok severdi.

Ben her şeyden çok severdim seni, sen gözlerimden anlardın mutluluğumu, hüznümü, sevincimi. Canımı acıtacak tek bir cümle dökülmezdi dudaklarından, severdin sen de beni eskisinden daha çok.

Bu gün eve giderken bir pasta alacağım, akşam üzerine bir mum dikip tek başıma üfleyeceğim.  Sen bir dilek tut.

pesto

15 yıl önce, Napa Vadisinde bir şarap tadım evinin bahçesinde yediğimiz keyifli bir kır yemeğinde tanıştım pestoyla :)) Müthiş kuzenlerimden birisi, sevgili  Eser ağbim, sen öğretmiştin pestoyu bana. Fonda Emma Shapplin, ocak başında risotto pişirdiğin akşamı, wasabi katkısıyla hazırladığın yeşil patates püresi üzerindeki ızgara somonu, sabah kahvaltı için yaptığın ıspanaklı mantarlı omleti, o müthiş sofraları hiç unutmadım . O 10 günlük tatilde mutfak kültürüme inanılmaz katkıda bulunmuştun. Bana hediye ettiğin makarna makinası bile tek başına çok şey kattı mutfağıma..

O günden beri ne zaman bolca fesleğen geçse elime hemen pesto yapıp attım buzdolabına :))

2 demet fesleğen, 3-4 diş sarımsak, küçük bir çay bardağı kadar çam fıstığı ve yaklaşık yarım su bardağı zeytinyağı ve tuz kullandım. Aslında orjinal tarifte parmesan peyniride var ama baktım ki içinde parmesan olunca daha çabuk bozuluyor son yıllarda parmesansız yapıyorum. Fıstıkları teflon tavada hiç yağ koymadan sürekli karıştırarak kavurdum.  Fıstıklar ılınınca tüm malzemeyi blendırdan geçirdim. Kavanozlara böldüm. Yüzeyi havayla temas ettiğinde kararıyor, bunu önlemek için üstüne bir parmak kadar zeytinyağı döktüm.

Pestoyla neler yapıyorum? Kremalı, pestolu makarna Defne’nin en sevdiği makarna çeşidi.  Pestolu soğuk makarna salatası çok seviliyor. İkisininde üzerine mutlaka parmesan rendeliyorum. Sandviç yaparken özellikle ızgara tavuklu sandviçte, ekmeğin içine sürüyorum çok lezzetli oluyor. Salata soslarına ekliyorum.

Aslında Barilla’nın hazır pestosuda fena değil ama asla ev yapımı pesto kadar lezzetli olmaz.

♥ ♥ ♥ ♥………………….∞

Zucchini Fritters (Mücver)

 This is one of my all-time favorite recipe for zucchini fritters. Another tasty way to get kids to eat more veggies. These crunchy fritters can be served as a festive appetizer.

Ingredients

  • 3 medium sized zucchini, grated
  • 1/2 cup all-purpose flour
  • 3 medium eggs, lightly beaten
  • 1/4 teaspoon freshly ground  peper
  • 1 teaspoon salt
  • 200 gr feta cheese, crumbled
  • 1 cup of dill, finely chopped
  • 1/2 cup of parsley, finely chopped
  • 1 cup of fresh mint, chopped
  • 3-4 spring onions, thinly sliced
  • vegetable oil, for friying

1.Place the  grated zucchini in a strainer over a large bowl. Toss it with salt and set aside for 1 hour. Squeeze in a clean kitchen towel to extract excess moisture.

2.Transfer to a bowl. First stir in herbs, onions and feta cheese . Add eggs and flour to the vegetables and mixed until evenly combined.

3. Heat vegetable oil in a large heavy-bottomed frying pan over medium- high heat. Meanwhile, line a large plate with paper towel  to drain excess oil.

4. Carefully drop a heaped tablespoon of zucchini mixture in to pan; repeat, spacing fritters a few inches apart. Pat them down  so they become like a flat.

5. Fry until golden brown on both sides. With a slotted spoon tranfer patties to the plate.

6.Serve  cold or at room temperature with sour cream.

I’m watching my weight these days so I cook my share in a healthier way:

1.Heat heavy-bottomed nonstick small sauté pan over medium low heat

2. Add a tablespoon of olive oil in to the pan and allow to heat through

3.Add zucchini mixture and move the pan around to spread it out evenly

4.Cook the zucchini for about 4-5 minutes, until the bottom is golden brown

5.Using a spatula, ease around the edges

6. Turn and cook the other side

“İngilizce tarif yazmak nereden çıktı?” diye merak edebilirsiniz. Bize ait tarifler yayınlarken, hem İngilizce hem Türkçe olarak yazacağım bundan böyle.   ♥ ♥ ♥ ♥……..∞

Hollanda

Hollanda; 9/11 romanları diye adlandırılan,  11 Eylül romanlarından bir tanesi. İrlanda’da doğmuş, Hollanda’da büyümüş ve şimdi New York’ta yaşayan Joseph O’Neil’in yazdığı; 11 Eylül saldırısından sonra karısı ve oğlu İngiltere’ye dönen, kendisi New York ‘ta kalan Hollandalı bankacının gözünden New York’ta yaşayan özellikle kriket sporunun bir araya getirdiği göçmenlerin hayatının anlatıldığı ilginç bir kitap. Kitapta sürekli melek kanatlarıyla gezen enteresan bir Türk karekter bile var.

Kitap hakkında yapılan yorumlar şaşırtıcı derecede övgü dolu. Obama, “Şimdi Joseph O’Neil’in Hollanda kitabını okuyorum… Büyüleyici bir kitap muhteşem” demiş.

Observer, New York Times, USA Today, Washington Post yere göğe sığdıramamış kitabı.” Peki bizde neden bu kadar ses getirmedi?” diye sorar insan kitabı okumadan önce.

Okuyunca cevabı vermekte  zorlanmadım doğrusu. İyi bir çeviri değildi.  Gerçekten yoruldum okurken.  Yine de her kitap okunmaya değerdir. :))

Sitede yayınlanan fotoğraf, metin ve tariflerin tüm hakkı elvanbasustaoglu.com'a aittir. İzin almaksızın kopyalanamaz ve kullanılamaz.