Anya Hindmarch’ın kanvas çantaları…
Shopping benim favorim 🙂
Dün, bugün, yarın....
Yeni bir Paulo Coelho kitabı çıkınca heyecanlanırım. Öylesine okuyup geçeceğim bir kitap olmayacağını, altını çizeceğim satırlar olacağını, ustaca kurulmuş cümlelere takılıp gizemli yolculuklara çıkacağımı bilir sabırsızlanırım. Elif (O Aleph); bir yolculuk hikayesi aslında aynı anda yaşanan iki yoculuk; çoğrafi ve ruhani iki ayrı yolculuk. Yazarın, Transsibirya treniyle Moskova’dan başlayıp Vladivostok’a kadar uzanan 9288 km’lik rusya gezisi ve Moskova’da tanıştığı Hilal’le yaşadığı sarsıcı Aleph anları.. ( ünlü Arjantin’li yazar Jorge Luis Borges’in tanımladığı Aleph’i yaşar Paulo Coelho Hilal’le) Sürükleyici bir kitap. Paulo Coelho kitapları için söylenecek çok şey olur daima. Satırlar tıpkı aşağıdaki alıntılarda olduğu gibi çok şey söyler.
Kalbimiz niye var olduğumuzu bilir ve ancak tevazu sahibi olanlar bunu kabul edebilecektir. Evet, kalple söyleşmek zordur, ama şartmıdır? Mühim olan inanmak, işaretleri takip etmek, kendi menkıbemizi yaşamaktır. Er yada geç bir şeylerin bir parçası olduğumuzu hissederiz, bunun ne olduğunu mantıkla anlayamasak bile. Geleneğin dediğine bakılırsa her birimiz var oluşumuzun gerçek sebebini ölmeden bir saniye önce anlarmışız, cehennem yada cennet işte o an doğarmış.
Cehennem, o kısacık anda geriye bakıp hayat denen mucizeye anlam katma fırsatını kaçırmış olduğumuzu anlamakmış. Cennet ise o an, “Hatalarım oldu, fakat hiç korkaklık etmedim. Hayatımı yaşadım, ne yapmam gerekiyorsa yaptım diyebilmekmiş.
“Sana tek bir tavsiyem var: Başkalarının ne düşündüğü sakın gözünü korkutmasın. Sadece sıradan insanlar tehlikeden uzaktır, dolayısıyla risk al hayallerinle yüzleş.
Hata yapmaktan korkmayan, hata yapan insanları arayıp bul.Onların hataları, yaptıklarını gölgede bırakmış olabilir. Fakat dünyayı ancak böyle insanlar değiştirir, defalarca hata yaptıktan sonra gerçekten fark yaratmayı ancak onlar başarırlar.”
Kağıt helva yada iki kurabiye arasında vanilyalı dondurma gibisi yok.
Çok lezzetli kıtır kıtır ince bir kurabiye, marketten aldığım iki kutu vanilayalı dondurma ….
Malzemeler:
Nasıl yaptım? Önce dondurmayı hazırladım. Hafifçe yumuşamış dondurmayı yağlı kağıt serdiğim yaklaşık 30×45 cm ölçülerindeki tepsiye 2,5-3 cm kalınlığında olacak şekilde yaydım. üzerine yağlı kağıt serdim, kağıdın üzerinden düzeltmek daha kolay oldu. Hazırladığım dondurmayı hemen deepfreeze’e attım. Kurabiye hamuru için; mikserin karıştırma kabına önce tüm kuru malzemeyi koyup karıştırdım. Küp küp kestiğim tereyağını birer birer ekledim. En son yumurtayı ekleyip iyice karıştırdıktan sonra buz dolabında 40 dakika beklettim.
Hamuru hafifçe unladığım tezgahta olabildiğince ince açtım, 8 cm çapında bir bardakla kestim. Önceden ısıttığım 180°C’lik fırında 8-10 dakika pişirdim. Kurabiyeler soğuduğunda, kalıpla kestiğim dondurmalarla sandviç yaptım. İş süslemeye gelince, ben renkli şekerler kullandım ama damla çikolata yada ufalanmış kurabiye kırıntılarıda güzel olurdu doğrusu 🙂
15 tane sandviç yaptık. Afiyetle yedik.
Arta kalanları bir buzdolabı poşetine sararak deepfreeze’e attık.
Derya benim için bir Klondike Bar ye:))
Elvan
Kitchen Aid’in rahatlığına alıştıktan sonra biraz zor oluyor ama sonuç bütün zorluklara değer doğrusu.
Malzemeler:
İçi için gerekli malzeme:
Üstüne sürmek için:
Önce tereyağını küçük parçalar halinde kestim, deep freeze attım. 10 dakika bekledim. Bu arada unu tezgaha A4 kağıdı boyutunda yaydım. Süre dolunca, tereyağını hamur üzerine eşit aralıklarla yerleştirdim. Üzerlerine un serptim merdane ile açtım. Tekrar unladım, tekrar açtım, böylece tereyağlar kağıt inceliğinde açıldı. Buz gibi soğuk 1/2 kap suyu ortasını açtığım tereyağ un karışımına ekledim. Hiç ellerimi kullanmadan, bir offset spatula yardımıyla kenarları toplayarak hamur haline getirdim. Merdane ile hamuru açtım, katladım, tekrar açtım bu işlemi 5-6 kere tekrarladım. Hamur tamamen toparlandığında üzerini kapatıp buzdolabına koydum 1 saat beklettim.
Meyveleri resimdeki gibi doğradım, karıştırdım. Son anda hazırladığım için, kararmasın diye limon suyu eklememe gerek kalmadı.
Hamuru 3-4 mm kalınlığında açtım. 12 cm çapında yuvarlaklar kestim. Ortalarına meyveli karışımdan koydum. Üzerlerine ikişer tatlı kaşığı toz şeker serptim. Kenarları büzerek meyvelerin üzerine doğru kapattım. Kenarları büzme işlemi çok önemli, eğer büzerken hamur iyice yapışmazsa pişerken açılıveriyor. Bu aşamada hazırladığım tartları buzdolabında yarım saat beklettim. Pişireceğim zaman, hamur kısmına yumurta sarısı ve krema karıştırarak hazırladığım karışımdan sürdüm. Toş şeker serptim. Daha önceden ısıttığım 180°C’lik fırında 30-40 dakika pişirdim.
Tadı da görüntüsü de harikaydı :))
Elvan
Edebiyat meraklıları ve biyografi okumayı sevenler için harika bir kitap. Kitaplarını severek okuduğumuz yazarların kısa hayat öyküleri.
Yirminci yüzyıl Amerikan edebiyatının büyük yazarlarından birisi, Muhteşem Gatsby’nin yazarı F. Scott Fitzgerald, Pride and Prejudice’ın Yazarı Jane Austen.
Edebiyat tarihinde aşkın eyleme dökülüşünü tanımlayan ilk roman Lady Chatterley’in Aşkı’nın Viktorya dönemi yazarı D.H Lawrence… Edebiyat literatüründe Lawrencevari sarsıcı derecede duygusal anlamına gelen bir tanımlama bile var.
Sir Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’i yaratma serüveni..
Yirminci yüzyılın büyük romancılarından Nobel ödüllü Amerikalı yazar Ernest Hemingway.
Victorya döneminin en büyük romancılarından Thomas Hardy, çok severek okuduğum Jane Eyre ve Uğultulu Tepelerin yazarları Charlotte ve Emily Bronte kardeşlerin veremle sonlanan trajik hayatları..
Edgar Allan Poe’nun şiirleri ve öyküleriyle Amerika’nın bütün dünyada tanınan en önemli şair ve yazarlarından biri olmasında Charles Dickens’la tanışmasının rolü, acılarla dolu hayatı tam da büyük bir başarıya dönüşecekken gerçekleşen ani ve trajik ölümü..
Sadece İngiliz edebiyat tarihinin değil, tüm dillerde bütün zamanların en büyük yazarı kabul edilen William Shakespeare’nin piyesleri ve Shakespeare’nin İngilizceye armağan ettiği yaklaşık 3 bin yeni sözcükten bazıları …A piece of cake, for goodness shake, fair play, from the bottom of your heart gibi…
66. soneyi okudum geçenlerde neden bütün zamanların en büyük yazarı sorusuna tek başına bile cevap verir. Sıkça karşılaştığımız lady Machbetler kıymetini bilmediğimiz Cordellia’lar Shakespeare’nin yarattığı karakterlerin insanlığın hiç değişmeyecek duyarlılıklarını ve duygularını temsil ediyor oluşundan mı?
Dorian Gray’in Portresi ve Oscar Wilde’ın sefalet içinde sona eren hayatı. Dorian Grey’in portresi sık sık gelir oldu aklıma son yıllarda. Bütün kadınlarda bir Dorian Grey olma sevdası yok mu? :)))
Oliver Twist’in ve Bir Noel Şarkısı’nın yaratıcısı, İngiliz edebiyat tarihinin Shakespeare’den sonra gelen en tanınmış yazarı Charles Dickens.
Düş gücü üzerine yazdığı ünlü şiirleriyle tanınan Emily Dickensen, Huckleberry Finn’in ve Tom Sawyer’in yazarı Mark Twain.
Tüm bu kitapları tekrar okuma isteği uyandıracak bir kitap Oscar Nasıl Wilde Oldu?
Çikolatalı makaronlar ikinci makaron denememiz. İlk denemede pembe makaronlar yaptık. Beyaz çikolatalı ganaş kullandık dolgu olarak, afiyetle yedik. lezzeti harikaydı ama görüntüsü bir yerde bir hata yaptığımızı söylüyordu. Makaronları fırına koymadan önce yeterince beklemedik bu yüzden yüzeyinde ince çatlaklar oldu. Isısı uygun değildi bu da ayak tabir edilen yanlardaki çıkıntıların oluşmasını engelledi.
Çikolatalı makaron çok lezzetli oldu. Ehh badem ve ganaş bir araya gelirse…
Malzemeler:
Yumurtaları bir gün önceden oda sıcaklığında bırakmak ve taze yumurta kullanmamak önemli makaron yaparken. Badem unu, pudra şekeri ve kakao bir kaç kez elenmeli. Çikolatalı makaron yaparken fırın ısısı 160°C olabiliyor, ancak açık renkli makaronlar yaparken bu sıcaklık makaronların pembeleşip renginin bozulmasına sebep oluyor. Bu yüzden açık renk makaronlarda tepsi fırına girdikten sonra ısı düşürülüyor.
Yumurta aklarını derin bir kaba toz şekerinin yarısıyla beraber koydum ve çırpmaya başladım. Bu arada kuru malzemeyi eledim. Aklar kabarmaya başladığında şekerin kalanını ekledim ve mikserin hızını artırarak şeker taneleri eriyene kadar çırpmaya devam ettim. Pudra şekeri, kakao ve bademi ekleyip slikon spatula ile nazikçe karıştırdım. Homojen bir karışım elde etmek önemli ama fazla karıştırmanında karışımı söndüreceğini unutmamak lazım. Krema sıkma torbasını doldurdum ve tepsiye 3 cm çapında düzgün yuvarlaklar halinde sıktım. Tepsiyi bir kaç kez masaya vurarak yayılmalarını ve içlerindeki hava kabarcıklarının çıkmasını sağladım. Tepelerini parmağımı hafifçe ıslatarak düzelttim. Oda ısısında 1 saat beklettim. Üzerlerinde ince bir tabaka oluştu. 160°C’de 12-13 dakika pişirdim. Soğumaya bıraktım.
Ganaş dolguyu hazırlamak için, önce kremayı dibine tutmamasına özen gösterek kaynattım. Kaynar kaynamaz ocaktan aldım. Küçük parçalara böldüğüm çikolatanın üzerine döktüm, tereyağınıda ekleyip balon telle karıştırdım. Pürüzsüz, parlak karışımı buz dolabında 30-40 dakika beklettim. Sertleşince makaronların düz kısımlarına birer çay kaşığı ganaş koyup başka bir makaronla birleştirdim. Bol kalorili ama müthiş lezzetli makaronları afiyetle yedik.:)))
Elvan
“John’a bakarken, erkeklerin sonsuza dek yalnız olduklarını düşündü. Erkekler, dedi kendi kendine, kadınlar gibi değil. Onların yalnızlığı ruhlarında. En derinlerinde, erkekler ömür boyu yalnızlar. Bir adam bir kadın tarafından sevildiğini ne kadar iyi bilirse bilsin, her zaman tek başınadır…”
Yağmurlu bir günde Paris’te bir kafeye sığınan John Patterner’ın mükemmel bir şekilde planlanmış hayatı, Sabiha ile karşılaşınca, sonsuza kadar değişir.
“Aşk Şarkısı Avustralyanın en iyi yazarının belki de en iyi kitabı”
Hem kalbe hem de akla hitap eden bir kitap. Vakit buldukça değil, hiç ara vermeden okunacak bir kitap. Aslında şahane bir tatil kitabı bence.
Son yıllarda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Kendi kendime gülüyorum bu tanımlamadan sonra. Neden mi ? ne zaman kitapçıya gitsem neredeyse kitapların yarısının üzerinde The NewYork Times best seller yazar ben de gülerim bu duruma. Benimki de benzer bir durum oldu:))
Postacı Kadın; İkimci Dünya Savaşı sırasında küçük bir Amerikan kasabasında yaşayan insanların hayatını ve harabeye dönmüş Avrupa’da yaşananların anlatıldığı, trajik ama sürükleyici bir roman. Güzel bir kitaptı. Roman okumanın güzel yanı hayal gücünün sürekli mesai de olması:))
Geçen yaz deniz kenarında Son Şarkı’yı okumuştum. Kaldığım yerden tekrar başlayana kadar geçen zaman kayıpmış gibi hissettiren kitaplardandı.
Elvan
Limon tadını sevenler için bol limonlu bir tat…
Hamuru:
Üstü:
Hamur malzemelerini karıştırarak yumuşak bir hamur yaptım. 20x 32 cm’lik bir dikdörtgen kalıbı yağladım. Tabanını yağlı kağıtla kapladım. Hamuru tepsinin dibine parça parça koyup, elimle bastıra bastıra tepsiye yaydım. Kenarları 1-1.5 cm yüksekliğinde bıraktım. Hamurun üzerine yağlı kağıt yaydım. Ağırlık yapıp kabarmasını engellesin diye 2 su bardağı nohutu yaydığım kağıdın üzerine yayıp, 180°C’de 20-25 dakika kadar pişirdim. Hamur kısmı pişerken Limonlu karışımı hazırladım.
Limon suyu, un, limon kabuğu rendesi ve toz şekerini bir kapta şeker eriyene kadar karıştırdım. Ayrı bir yerde bir tutam tuzla yumurtaları çırptım. Yumurta ve limonlu karışımı karıştırdım. Hamur piştiğinde fırından çıkarttım, üzerindeki ağırlıkları ve yağlı kağıdı aldıktan sonra, hazırladığım karışımı hiç beklemeden üzerine döküp tekrar fırına koydum. Isıyı 140°C’ye azaltıp yaklaşık 50 dakika pişirdim. Buz dolabında 2-3 saat beklettikten sonra üzerine pudra şekeri serperek servis yaptım.
Elvan
M | T | W | T | F | S | S |
---|---|---|---|---|---|---|
« Jan | ||||||
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |