Elie Saab
Georges Chakra
Armani
Bayıldım hepsine………
Dün, bugün, yarın....
Klasik çikolata parçacıklı kurabiye (chocolate chip cookie) tarifinden farkı içinde yulaf ve biraz tarçın oluşu.
Malzemeler:
Önce terayağ ve şekeri mikserle iyice çırptım. Yumurtayı ve sütü ekledim, karıştırmaya devam ettim. Yulaf ve damla çikolata hariç geri kalan tüm malzemeyi karışıma ilave ettim. İyice karıştırdıktan sonra yulaf ve damla çikolatayı ekleyip karıştırdım. Son eklemelerden sonraki karıştırmayı kısa kesmemin sebebi damla çikolata ve yulafın ezilmemesi.
Hamuru buzdolabında 30-40 dakika kadar beklettikten sonra ceviz büyüklüğünde toplar yapıp dizdim tepsiye ve daha önceden ısıttığım (180°C) fırında 15-20 dakika pişirdim. Çocuklar o kadar çok seviyorlarki bu kurabiyeyi geçen hafta iki gün üst üste pişirdim.
Cumartesi günü hava güneşliydi. yarım gün çalıştım eve döner dönmez mutfağa daldım ve nefis bir çilekli pasta yaptım. Keki çok kolay, kreması çok lezzetliydi, ehh görüntüsüde fena sayılmazdı doğrusu.
Çilek mevsimi bizim evde mutfak sanatlarının doruğa çıktığı zaman :)))Taze yenen çileğin artanı ertesi güne mutlaka çilekli jole oluyor. Muhallebili çilek, çilekli rulo pasta, çilekli sıcak kek, çilekli krema, çilekli süt… Yazmalıyım bu pastanın tarifini ama biraz fazla uzun şimdi üşendim doğrusu.
Cumartesi günü oğluşum solan çiçeklerimin yerine yenilerini toplayıp getirdi. Minicik bir bahar demeti. Bahar ve yaz boyunca beni hiç çiçeksiz bırakmaz♥
Pazar günü yağmur hiç durmadı, buna rağmen Eren’i futbol maçına götürdük iyiki götürmüşüz 3 gol attı oğlum. :)) Sağdan 3.
Defnoşum aşk acısı çektiği için bizimle pek görüşmüyor bu aralar. Acısı okadar derinki hiç Türkçe müzik dinlemeyen bizim kızımız şimdilerde bir kulunu çok sevdim o beni hiç sevmiyor modunda 🙁
Ilık yediğimizde asla bir dilimle yetinemediğimiz harika bir tat. Tereyağ, krema ve elma tadının birlikteliği çok lezzetli yapıyor bu keki.
Kek Malzemesi:
25-30 cm çapındaki kalıbı yağladım, dibini yağlı kağıtla kapladım. Fırının ısısını 180°’ye ayarladım. Derin bir kapta tereyağ ve şekeri mikserle 3-4 dakika çırptım. Yumurtaları teker teker ekledim. Elenmiş 1 kap un ve sütü de kattıktan sonra iyice karıştırdım. Kalıba boşalttım, kaşıkla yaydım ve üzerini düzelttim. Önceden soyup dilimlediğim elmaları resimdeki gibi dizdim ve üzerlerine fırçayla marmelat sürdüm. Önceden ısıtılmış fırında 30-40 dakika pişirdim.
Kek pişerken sosu hazırladım.
Sos Malzemesi:
Tüm malzemeyi bir sos kabında kısık ateşte karıştırarak, kaynatmadan yaklaşık 3 dakika pişirdim. Bir dilim kek üzerine 2-3 kaşık sos dökerek servis yaptım. Nefissssss
Televizyonun tek kanallı ve siyah beyaz olduğu yıllarda oynatılan diziler hayatımızda önemli bir yer edinmişti. İşler bir an önce bitirilir, çaylar demlenir ve televizyon karşısına geçilerek diziler seyredilirdi. Küçük ev de bu dizilerin en unutulmazlarındandı. 1974-1983 yılları arasında oynadı ben sanki hep siyah beyaz seyretmişiz gibi hatırlıyorum.
Dindar bir aileydi İngalls’ lar her pazar pırıl pırıl giyinip kliseye giderlerdi. Ben en çok sabah kahvaltılarına üzülürdüm poridge dedikleri kaynar süt yada suda pişirilmiş yulaf yerlerdi. Birde akşamları yatarken teker teker isimler sayılarak her kes birbirine iyi geceler derdi ve dizi genelde evin uzaktan gösterildiği ışıkların birer birer söndüğü iyi geceler dilekleriyle biterdi. Bunu taklit ederdik biz de yatınca başlardık iyi geceler annecim, iyi geceler babacım, iyi geceler Barış, iyi geceler Elif…..:))
Mary ilerleyen yıllarda kör olmuştu. Hepimiz üzüntüden kahrolmuştuk. Kendisi gibi görme özürlü yakışıklı bir delikanlıyla evlenmiş ve körler okulunda öğretmenlik yapmaya başlamıştı.
Bakkalın kızı Nellie dizinin kötü karakteriydi. Sürekli kötülük düşünür, ortalık karıştırırdı. Sevmediklerimize Nellie ismini takardık o yıllarda.
Dizi bittikten yıllar sonra baba Charles İngalls’ın (Michael landon) ölüm haberi “küçük evin babası ölmüş” diye hepimizi çok üzmüştü. Baba İngalls müthiş bir babaydı dürüst çalışkan ve sevecen. Onca yoksunluk içinde nasılda mutlu olabildiklerini görmek aslında iyi bir hayat dersiydi hepimiz için. Sonradan öğrendim bu dizi laura İngalls Wilder’ın 1800’li yıllarda orta Amerika’da geçen kendi hayat hikayesinden uyarlanmış.
Cath Kidston’un desen ve renkleri çok romantik. Çantaları çok çok güzel, kumaşlarda İngiliz güllerinin ve pudra tonların romantizmi var. Porselenlerini de bir ara Tepe Home sattı. İnternetten sipariş verilebiliyor. Dünyanın her yerine gönderiyorlar.
Porselenlerde de aynı desenler var.
Çantalar film kaplı kumaştan yapılmış ( Oil cloth)
Créme brulée ‘ye ait ilk tarif 1691 yılında yazılmış bir Fransız yemek kitabında bulunmuş. Fransızlar créme brulée, İspanyollar crema catalana, İngilizler burnt cream diyorlar bu tatlıya. Orijini tam olarak bilinmiyormuş. Üzerinde ince bir karamel tabaka, altta vanilyalı nefis bir krema tadı, bence en aristokrat tatlı créme brulée.
4 kişilik malzeme:
Çok kolay bir tarif. Çubuk vanilyayı boylamasına kestim bıçakla içinin taneli kısmını sıyırdım ve kremanın içine kattım. Yumurta sarılarını toz şekerle fazla köpürtmeden 1-2 dakika çırptım. Bu arada kremayı kısık ateşte ısıttım. Kenarlarından hafifçe köpürmeye başladığında altını kapattım. Önce yumurta sarılarını çırptığım kaba 3-4 kaşık sıcak kremadan koyarak yumurtanın sıcak krema yüzünden pişmesini engelledim. Yumurtalı karışımın tamamını kremaya kattım. hızlı hızlı karıştırdım.
Karışımı bir süzgeçten geçirdikten sonra kaplara koydum.
Fırının ısısını 160°’ye getirdim. kapları derin bir tepsiye koydum ve tepsiyi kapların yarısına gelecek kadar kaynar suyla doldurdum. Fırında 1 saat pişirdim. Buzdolabında 2-3 saat soğuttuktan sonra her birinin üzerine 1/2 tatlı kaşığı şeker serptim.
Pürmüz alevi ile şekeri karamelize ettim. Pürmüz yoksa ne olur? hiç bir şey olmaz fırının ızgara kısmıda aynı işi görür.
“High Society” filmi siyah beyaz televizyonlu yıllardan kalan en unutulmaz filmdi benim için. Louis Armstrong, Bing Crosby, Frank Sinatra ve tabii Grace Kelly. Filmin müzikleri çok güzeldi. “little one”,”Ilove you Samantha”, “who wants to be a millionaire”
Bu filmden sonra evlendi ve Monaco Prensesi oldu. Gerçek dünyanın masal prensesi Grace kelly
Grace Kelly bütün zamanların en güzel kadını bence.
Çok zarif, çok asil.
Hanami mevsimi,tüm Japonya’da kiraz ağaçlarının çiçeklendiği Mart ve Nisan ayı. japonlar kiraz ağacının çiçeğine “sakura”diyorlar. sakura çiçeklerini seyretmek başlangıcı yüzyıllar öncesine dayanan bir gelenek.Japonlar kirazların çiçek açmasını hayata yeni bir başlangıç dönemi olarak kabul ediyorlar.Yeni başlangıçları, hatta evlenme tarihlerini çiçeklerin açış günlerine göre ayarlıyorlar. Okullar bu tarihe göre açılıyor. “Sakura zensen” yani çiçeklerin açılması, festivallerle kutlanıyor. Bu iki ay boyunca her yerde TV’de, istasyonlarda hava durumu sunar gibi kiraz ağaçlarının bölgelere göre o yıl ki tahmini çiçeklenme zamanı veriliyor. “Sakura Forecast”
Hanami boyunca insanlar kalabalıklar halinde sokaklara dökülüp, çiçeğe bürünmüş ağaçların altında piknik yapıyorlar. Sakura’ların en iyi gözlendiği yerlere akın ediyorlar. Bahçe partileri düzenleniyor çiçekleri seyretmek için zaten Hanami ismide buradan geliyor. Hana “çiçek“, mi “bakmak“. Japon’ya seyahat için en güzel zaman Hanami mevsimi.
Kiraz ağacının kısa süren baharı japon’lar için semboliktir. Çiçeğin petallerini Samuray’ın hayatına benzetirler.Solup ölmeden önce alabildiğince parlak ve renkli…. Hayatın kısalığını, kırılganlığını yada naifliğini ifade eder petaller.
100 den fazla çeşidi var kiraz ağacının Japonya’da. Türlere göre çiçeklerin sadece petal sayıları değil aynı zamanda renkleride farklı olabiliyor.
86 yaşındaki mavi gözlü arkadaşımın en sevdiği şiirdi “loveliest of trees” Bana “herkesin kendini anlatan yada içinde kendini bulduğu en az bir dörtlük şiiri olmalı” derdi. Kadife gibi sesiyle sakin sakin okurdu bu şiiri ezbere.
Loveliest of trees, the cherry now
Is hung with bloom along the bough,
And stands about the woodland ride
Wearing white for Eastertide.
Now of my threescore years and ten,
Twenty will not come again,
And take from seventy springs a score,
It only leaves me fifty more.
And since to look at things in bloom
Fifty springs are little room,
About the woodlands I will go
To see the cherry hung with snow
Alfred Edward Housman
New York’taki meşhur Parsons moda okulundan mezun olmuş. Garip topuklu ayakkabıları saymazsak kıyafetleri, çantaları ve ayakkabıları herkesin beğenebileceği tarzda şeyler, uçuk kaçık değil :)) Üstelik çok romantik ve feminen bir çizgisi var.
Kendisini inanılmaz yakışıklı buluyorum. Bu arada 2009 yılında “50 Most Powerful Gay Men and Women in America” listesinde yer aldı ismi :((