Rachel Price’ın , alkolik annesinden yediği dayaklar ve ondan duyduğu hakaret dolu cümlelerin yarattığı güvensiz ve karanlık dünyasında varolabilme mücadelesini, sevgisizliğin içinde açtığı derin yarayı, ruhunun yıkıntıları üzerine kurduğu mutsuz evliliğini ve kızını bütün bunlardan koruyabilmek adına verdiği mücadeleyi soluksuz okudum .
“Kızımın benim gençlik yıllarımda bir parça olsun mutlu olduğumu düşünmesini sağlayacak bir kaç anı aradım. Hayatımın sert gerçekliğini bastıracak günlerim olmuştu mutlaka fakat bunlar kırık kalbimin gölgesinde kalmıştı.”
“Dayak atılamayacak kadar büyümüştüm fakat olması gerekenden daha uzun bir süre bu şekilde cezalandırılmanın utancını yaşamaya devam ettim.”
“Bana daha önce de bağırmıştı. Daha önce de vurmuştu. Ancak o geceki şiddet içimde derin bir yerlere işlemiş, ağır ağır, acı bir zehir gibi içime sızmıştı. Sessizce ağlamaya çalışıyordum ancak her hıçkırık can yakan duygulara sıkı sıkıya bağlı gizli bir yerlerden kopuyordu sanki. Çok geçmeden yüzümü yastığa gömdüm ve belki de yüzüncü kez kırılan kalbimin sesini bastırmaya çalıştım.”
” Babam şefkatli bir adam değildi. Bu yüzden battaniyeleri kaldırıp beni sanki hiç ağırlığım yokmuş gibi kollarına almasına şaşırdım. Benim kırk kiloluk bedenimi kaldırmak onun için işten bile sayılmazdı ama beni çocukluğumun yıkıntılarından çekip çıkardığını hissetmiştim adeta. Yüzümü göğsüne gömdüm; olduğuma inandığım genç bir kız değil de yeni yürümeye başlayan bir çocukmuşum gibi ona sıkı sıkı tutundum.”