MUTLU YILLAR
YENİ YIL KURABİYELERİ TARİFİ
Malzemeler:
- 3 kap un
- 1/4 çay kaşığı tuz
- 1 tatlı kaşığı karbonat (silme)
- 2 tatlı kaşığı zencefil
- 1 tatlı kaşığı tarçın
- 115 gr tereyağı
- 1/2 kap toz şeker
- 1 yumurta
- 2/3 kap pekmez
Kitchen aid’e önce şeker ve tereyağını attım, krema kıvamına gelene kadar karıştı. Sonra yumurta, baharatlar, pekmez ve en son unu ekledim iyice karıştı. Buz dolabında 1 saat beklettim. 2-3 mm kalınlığında açtım, kalıplarla kestim. 180°’de 10-15 dakika pişirdim. Dikkat etmek gerek rengi koyu olduğu için fark edilmiyor çok fazla kızardığı. Soğuduktan sonra süsledim.
Süsleme (İcing):
- 1 büyük yumurta akı
- 1 tatlı kaşığı limon suyu
- 1,5 kap pudra şekeri
Balon telle yumurta akı ve limon suyunu çırptım. Biraz köpürüp beyazlaşınca pudra şekerini kaşık kaşık koymaya başladım. Sonunda pürüzsüz bir karışım elde ettim. Kaç renk kullanacaksam o kadar kaba böldüm. Boyaları bir kürdan yardımıyla karıştırdım. Streç filmle mutlaka ağızlarını kapamak gerekiyor çünkü çok çabuk kuruyup katılaşıyor. Pişirme kağıdından yaptığım külahlara doldurdum. Ucunu istediğim büyüklükte kestim. Süslerken önce dış çerçeveyi çizmek çok önemli, bu icing’in taşmamasını sağlıyor. Sonra içini doldudurup, bir kürdan yardımıyla yayıyorum. En önemli aşaması yaydıktan sonra kurabiyeleri oldukları yerde hızlı hareketlerle sağa sola sallamak. İcing’in yayılmasını ve düzelmesini bu sağlıyor.
ZENCEFİLLİ YENİ YIL KURABİYELERİ
Defne doğduğundan beri her yılbaşı kurabiye süslüyoruz. Jelatin paketlere koyup, ekose kurdelelerle bağlayıp, renkli kartlara altın yaldızlı kalemle yazdığımız yeni yıl dileklerini üzerine yapıştırıp, kırmızı sepette yıllarca dağıttı Defne yılbaşı kurabiyelerini.
İki yıl önce artık bu iş için büyüdüğüne karar verip, dağıtım işini Eren’e bıraktı:))
Unutulmaz bir yeni yıl geleneği olsun diye sadece yılbaşında yaptık bu kurabiyeleri. Tarçın ve zencefil kokusu hep yeni yılı hatırlattı.
Fırın başında geçen tatlı dakikalar, süsleme sırasında yaşadığımız sen yapacaksın, ben yapacağım kavgaları,
onlar uyuduktan sonra sabaha paketleri yetiştirme telaşım,
bir hafta öncesinde kartları yazıp hazırlama,
yıllar süren yeni yıl geleneğimiz….
Bu yıl ilk kez farklı figür kullandım. Genelde çam ağacı ve geyik süslerdim.
Çam ağacı ve geyik süsleme çok çok kolay.
Kız ve erkek kurabiyeleri giydirirken, çocukluğumda giydirdiğim karton Şebnem bebekleri hatırladım :))
Çok zevkli ama hem ince işçilik istiyor, hem de çok zaman alıyor.
Tarifleri yarın yazacağım.♥ ♥ ♥ ♥
yılbaşı
Yılın en sevdiğim zamanı. Bütün kurmızıları, ışıltıları, kurdeleleri çıkarıyorum kutulardan. Sıcak çikolata eşliğinde süslüyoruz her yeri. Yeni yılın gelişini kutluyoruz. Çam ağacı süsleme işi ister Hıristiyan’ların İsa’nın doğuşunu kutladıkları Noel bayramını ister çok eski Türklerin kutladıkları yeniden doğuş baramını temsil ediyor olsun hiç fark etmez benim için. Bizim evde yeni yılı kutlamak için süsleniyor çam ağacı. Çocuklar o kadar mutlu oluyor ki gerisi teferruat. :))
PORTAKALLI UN KURABİYESİ
Mexican wedding cookies, Russian teacake, kourabiedes….. Her ülkede ismi farklı. Benim annemin un kurabiyesi:))
Çok yedim un kurabiyesi ama anneminki gibisi yok. Anne lezzetleri diye bir kategori oluşturmalıyım. Annem hiç bir şeyin olmadığı zamanlarda harikalar yaratırdı. Market raflarında ne krema, ne milföy hamuru, ne labne…… vardı o yıllarda. Pastaneden kiloyla çiğ milföy hamuru ve krema aldığını hatırlıyorum. Bir doğum gününde yaptığı 3 katlı pastayı, karamelle yaptığı saç telli inceliğindeki tellerle süslediği bir başka pastayı, evde yaptığı şahane lokumları, elma şekerlerini, hatta dışarda imrenip yemeyelim diye kendi yaptığı renk renk macunları hiç unutmuyorum. Çocukluk hatıralarımızın bu kadar tatlı olmasının sebebi bu galiba :))
Ben biraz değiştirdim tarifi. Bir de böyle denemek istedim. Sonucu söylememe gerek yok, zaten beğenmediğim hiç bir tarifi yazmıyorum.
250 gr tereyağı ve 1/2 kap pudra şekerini, mikserin derin kabında, krema kıvamına gelene kadar çıptım. 1 yumurta sarısı, 1 çay kaşığı portakal kabuğu rendesi, 1 paket vanilya, 1 tatlı kaşığı kabartma tozu ve en az 1 kez elediğim 2 cup unu ekledim. Hamur iyice karıştıktan sonra iri kıyılmış, taze kavrulmuş 1 su bardağı fındığı ilave ettim. Tekrar karıştırıp buz dolabında 1 saat dinlendirdim. Sürenin sonunda resimdeki gibi şekil verip, 180°’de çok hafif pembeleşene kadar pişirdim. Hafifçe soğuduktan sonra pudra şekeri serptim üzerlerine.
Orjinal tarifte portakal kabuğu yok ama un kurabiyesinede çok yakıştırıyorum. Fındıkla iyi bir ikili oluşturuyorlar, cevizle tarçın gibi..
Kap ölçüleri değişebiliyor, gerekirse un miktarı 1-2 yemek kaşığı kadar artırılabilir.
♥ ♥ ♥ ♥……
Kurallar…
Defne, lâl, Irmak….
Var olduğun dünyada başarmak ve ilerlemek için asla cazibene güvenme. Cazibe bir silah değildir. Başaran insanların dünyasında hiç bir zaman geçerli olmayacaktır. Saygınlık istiyorsan bunu aklın ve davranışlarınla sağlayabilirsin.
Daima nazik ol , değer bil ama böyle olması gerektiği için yapma bunları, böyle hissettiğin için yap. Nezaket ve zarafetini göstermekten ve karşındakine hissettirmekten çekinme. davranışlarında içten ve samimi ol.
Bir fikri ya da kişiyi eleştirmen gerektiğinde, bunu anlayışlı bir tavırla yap yıkıcı olma. İncitebileceğini düşünerek dikkatli davran. Yıkma, farklı bir görüşle yeniden inşa et.
Asla dedikodu yapma. Sana kadar gelen bir dedikoduyu dudaklarında değil kulağında sonlandır.
Eğitimli ol. Daha ileri düzeyine çıkamıyorsan eğitiminin, kendi kendini eğit. Fikirlerini eğitecek bilgiler peşinde koşmaktan yorulma. Sanattan , bilimden, politikadan haberin olsun. Bilgili olmadığın konularda yapılan tartışmalara katılma.
Güçlü ol. Kendi ahlak yasalarını, adalet ve dürüstlük duygunu geliştir ve sık sık kendini kontrol et. Asla tutkularının esiri olma. Standartlarını yüksek tut. Saygı göster ve daima saygı gören ol.
Yaptıklarında ve yapmak istediklerinde her zaman nezaket ve incelik olsun. Bu davranış biçimi çevrendekileride rahat hissettirir bunu unutma.
Evinde ve iş yerinde misafirperver ol. Daima konuklarını hoş karşıla. Rahat hissetmek istiyorsan, çevrendekilerin rahat hissetmelerini sağla.
Asla üstünlük taslama. Diğerlerinin yetersiz hissetmelerine sebep olma.
İçinde bulunduğun sosyal ve ekonomik statü ne olursa olsun, bunun başkalarına üstünlük sağlayacak bir avantaj olduğunu düşünme. Standartlarının farklı olduğu insanlarla anlaşmanın bir yolunu mutlaka bul. Kimseye kendisini değersiz hissettirme. İnsanın değeri giydiği ayakkabıda omuzunda taşıdığı çantada değil bunu unutma.
Elinden geldiğince iyi ve temiz giyin ama bunu başkaları için değil kendine duyduğun saygı için yap.
Sana açılan kapıların nezaket ve saygıdan olduğunu düşün. Faturanın yarısını ödemeyi teklif et, ancak erkek israr ediyorsa tartışmadan kabul et. Erkeğin sana uygun şekilde davranmasına izin ver. Aksini asla kabul etme.
Etrafındaki insanları aşırı parfüm ya da başka kokularla boğma. Daima temiz ol. Sadece bir kez yaydığın kötü koku ömür boyu unutulmaz bunu unutma.
İnsanların gözünde saygın bir yerin olsun istiyorsan asla yalan söyleme. Konuşurken karşındakinin en az senin kadar zeki olduğunu var say böylece kimseyi aldatmaya kalkmazsın.
Gerektiğinde özür dilemekten çekinme.
Real Flower Company
BUZ MAVİSİ
Audrey Hepburn
Geçen hafta okudum Audrey Hepburn’ün hayat hikayesini. Bütün zamanların en ünlü stil ikonu. Çocuksu ve zarif. Benim aklımda hep siyah kalem pantalon, babetler, fransız kahküllü saçlar, kocaman gözler olarak kalmış Audrey hepburn. Coco Chanel nasıl korsajlar ve kabarık etekler olmadan da şık olunabileceğini kanıtlamışsa, Audrey Hepburn’da yuvarlak hatlar olmadan zayıf bir silüetle şık, hatta stil ikonu olunabileceğini kanıtlamış. üstelik zamanının ünlüleri Elizabeth Taylor ve Marilyn Monroe gibi kadınsı hatlara sahip güzeller altın çağlarını yaşarken.
Bu kadar zarif ve aristokrat görüntüsünün arkasında Hollandalı bir Barones olan annesi varmış. Bir baronesin kızı olarak Avrupa’nın asalet kaidelerine uygun bir zarafetle yetiştirilmiş, zorlu bir bale eğitiminden geçmiş, savaşın acılarını yaşamış… Kitabın bir yerinde ” Diğer insanların senden önce gelmesi eski moda ama harika bir fikirdir. Ben bu ahlakla yetiştim.” demiş Audrey Hepburn. Bence bu eski moda şey asıl insanı zarif ve asil yapan. Zamanımızın hastalığı bencillik insanları bu kadar kaba ve duyarsız yapıyor. 🙁 Diğer insanların senden önce gelmesi… Bu ahlakla yetiştirilmesinin sonucu galiba, yıllarca UNICEF iyi niyet elçisi olarak çalışması. Afrika’ya sayısız seyahat yapıp, zor koşullarda o insanlarla yaşaması. İnsanlar açlıktan, hastalıktan ölmesin diye dünyaya sesini duyurabilme çabaları. Henüz ölmüş bir Afrikalı çocuğun yanında diz çökmüş, çaresi bir ifadeyle çocuğa bakan fotoğrafı benim hâlâ aklımda.
Yakın arkadaşı Hubert de Givenchy’nin tasarladığı kıyafetler sayesinde, Audrey Hepburn tüm zamanların en ünlü moda ikonlarından biri olmuş. Truman Capote’nin kısa romanından sinemaya uyarlanan Breakfast at Tiffany’s’deki şıklığıyla, zarafet ve moda denince akla ilk gelen o olmaya başlamış.
Zamanın abartılı kaş makyajı
Aktör Mel Ferrer’le olan evliliğinden dünyaya gelen oğlu Sean Hepburn Ferrer’in yazdığı AN ELEGANT SPİRİT kitabının kapağındaki fotoğraf. En güzel fotoğraflarından biri.
Funny Face filminin en güzel sahnelerinden birisi bu. Seine nehri kıyısında kollarını açmış Bonjour, Paris! şarkısını söylerken.
Roma Tatili fimini çevirdiği yıllardan bir fotoğraf. Ne kadar duru bir güzelliği var.
Roma tatili, Breakfast at Tiffany’s ve Sabrina’yı sipariş etmiştim Amazon’dan. Dün akşam yıllar sonra, kimbilir kaçıncı kez seyrettim Breakfast at Tiffany’s filmini. Bir farkla bu defa orjinal dilinde. Pencere pervazında oturup elinde gitarı Henry Mancini’nin unutulmaz Moon River’ını söylediği sahne çok güzeldi.
Hollywood starlarının kıyafet tasarımcısı Edith Head “Kasıtlı olarak başka kadınlardan farklı görünüyor ve zarafetini en değerli özelliği olarak vurguluyordu” demiş. Audrey Hepburn için.
Yeni kolyeler
Emily Maynard’ın yeni kolyeleri yine çok güzel.
“Nereden alabiliriz?” sorusuna cevabım, internetten sipariş verebiliriz. Amerika’ya yolumuz düşerse ya da bir gidene sipariş edebiliriz pek mümkün değil çünkü her yerde satılmıyor.
Benim de bu kolyelerin bir kaçında gözüm var ama sadece görmekte güzel :)))
Ayva reçeli
Ayva reçeli bizim evimizde en çok sevilen reçellerden birisi. Kokusu, rengi, tadı…..
Bir haftadır cebimde bu tarifle geziyorum. Klasik tariften farklı olması meraklandırdı beni. Nihayet bu gün yaptım. Sonuç harika oldu.
4 tane orta büyüklükte ayvayı soyup rendeledim. 1 limon, 2 mandalina, 1 portakal ve 1 greyfurt suyu, 200 ml su, 850 gr toz şeker, 7-8 ayva çekirdeği ve 3 karanfili düdüklü tenceye koydum. İyice karıştırdım. Buharı çıkınca düdüğü kapattım ve 10 dakika altını kısmadan pişirdim. Sürenin sonunda ocağı kapattım, buharı çıkana kadar bekledim ve kapağı açıp 10 dakika daha kaynattım. Hepsi bu :))
Önce suluydu ama soğudukça sanki içine jelatin koyulmuş gibi oldu. Ayva pektin oranı en yüksek meyvelerden birisi. Üstelik bir de bol pektinli turunçgillerle karıştırılınca, jöleli bir reçel çıktı ortaya. Bizde pek kullanılmaz ama yurt dışında özellikle Amerika’da reçellerde pektin mutlaka kullanıyorlar. Jöle gibi olur reçelleri. Pektin kullanıldığında pişirme süresi azalıyor bu da bir kolaylık aslında. Yeniden yaptığımda bu reçeli karanfil koymayacağım. Ayvanın kokusu o kadar güzelki karanfile hiç gerek yok. Huri hanım teşekkür ederim bu güzel tarif için, biraz değiştirdim ama sonuç nefis oldu.