Stella Mc Cartney
Green Gate
Danimarka’lı Green Gate’in ürünleri hem çok romantik hem de çok renkli. Tepe Home’da satılmaya başladığı ilk gün oradaydım bir kaç latte bardağı, pasta tabakları ve fincan takımı aldım.
Renklerin uyumu, desenler gerçekten çok zevkli Green gate ürünleri. Tek şikayetim Tepe’deki ürün yelpazesi çok dar. Belki zamanla daha da artar.
2. Gün
Kar çocuklara harika bir tatil hediyesi oldu. Hafta sonu bahçede 3 tane kardan kadın yaptık.Kafalarına reçel dökmek gibi saçma denemeler yapıp daha da eğlendik. 4 çocuk ve ben bahçe karla kaplanmış fonda kuş cıvıltıları oturup yaramaz Wiggens’ın four seasons otelin restoranında görgü kurallarını nasıl öğrendiğini okuduk. Alex Von Bidder (Four Seasons Restoranın sahibi) yazmış bu kitabı basit ama eğlenceli öğretiyor kuralları benim en hoşuma giden kısmı tadını bilmediğiniz yemeği redetmeyin hiç değilse bir küçük lokma alın deneyin sonra karar verin kısmı oldu . Bu kitabı Martha programında tanıtmıştı bende amazondan sipariş ettim. Yabancı yayınları buradan satın almak pek akıllıca gelmiyor bana, ciddi bir fiyat farkı her zaman olmasada, kapınıza kadar geliyor olması bile yurt dışı siparişini daha cazip kılıyor. Kitap ve CD sözkonusu olduğunda sanırım en iyi adres Amazon.com , bu güne kadar çok sipariş verdim hiç bir sorunla karşılaşmadım.
Bu günlerde Battle Hymn of The Tiger Mother (kaplan annenin savaş marşı) kitabını okumayı istiyorum doğrusu bu kitap yeni bir tartışma, bir sorgulamayı başlattı bence Ben ne tür bir anneyim kaplan annemiyim yoksa Disney annesimiyim? Ben bunu düşünürken Eren’le doğum günümde aramızda geçen konuşmayı not aldığım küçük kağıt çıktı defterimin arasından,
-Annecim senin omurganı bile seviyorum. Sen Allah’ın bana hediyesisin. Sen İndiana Jones’tan bile güzelsin.
– Oğlum İndiana Jones bir erkek
-aaaaa bilmiyordum o zaman Adriana lima’dan bile güzelsin. :)))))))))
Hayatımızda bir çocuk olduğunda her şey biraz daha farklı oluyor galiba. Onların o masum el değmemiş dünyasına baktıkça özlüyorum o tasasız dertsiz günleri. Büyüdükçe , yol aldıkça hayatın içinde o masumiyeti, o saflığıda bırakıyoruz geride. Bir çikolata ,bir şeker için ağlarmısınız hiç? yada çıkaramadığınız kazağınız, çözemediğiniz ayakkabı bağınız ağlatırmı sizi? tabiiki hayır, ama onlar ağlar çünkü altı, üstü; çikolata, şeker sağı,solu; oyun , masal tasasız ve tertemiz bir dünyanın masum melekleridir onlar. Camdan kalpleri daha ince bir çizik bile almamıştır. Aldığı yaralar bile anne ve babasının kolayca iyileştirebileceği cinsten yaralardır henüz .
Benim hayatımdaki son çocukta hızla büyümekte.
Elvan
Ayşegül
Ayşegül kitapları çocukluk günlerimin en güzel anılarından. Ayşegül Küçük Anne, Ayşegül Bebek Bakıcısı, Ayşegül Ormanda, Ayşegül Resim Dersinde ve daha onlarcası. Bir süre önce internette gezinirken Ayşegül’ün tavan arasında bulduğu eski giysilerle kıyafet balosu yaptığı kitabın resimlerine rastladım. Resimlere bakarken o kitabı okuduğum güne geri gittim zamanda yolculuk :)) bu gün için her hangi bir tanımlama bulmakta zorlandığım tamamen o günlere ait bir duyguydu sanırım yaşadığım , sonsuz bir mutluluk gibiydi. O günden sonra araştırmaya başladım kitapları.
Marcel Marlier’in scetchbook’unu bulabilirmiyim diye çok aradım bir kaç eskiz buldum ve birebir aynılarını çizebilmek için uğraştım. Facebook’ta fun siteleri olduğunu gördüm. Orjinal adı Martine olan Ayşegül kitaplarının sadece bizim için değil bütün dünya çocuklarının sevdiği kitaplar arasında 1. sırada yer aldığını okumak hiç şaşırtmadı beni. Tabbi bu arada Gilbert Delahaye’yide unutmamak lazım. Marcel Marlier’in muhteşem resimlemesi ve Gilbert Delahaye’nin çocuklara insan, doğa ve hayvan sevgisini öğreten öyküleriyle hepimiz için unutulmaz çocukluk anıları oluşturdu Ayşegül kitapları.
Hiç değilse bir tanesi saklamış olmayı çok isterdim. Benim okuduğum, başucumdan ayırmadığım bir tanesini.
Marcel Marlier 1954 yılında başlamış Ayşegül serisini resimlemeye. 50 öykü başılmış, sayısız dile çevrilmiş. İlk kitap Ayşegül Çiftlikte büyük ilgi görmüş. Casterman yayın evi kazandırmış Ayşegül’ü bizim dünyamıza.
Gilbert Delehaye 1997 yılında hayata veda edince uzunca süre öyküleri çizer Marcel Marlier’in oğlu Jean- louis yazmış. Tam dört kuşak Ayşegül’le büyümüş. 32 ülkede yayınlanmış Martine serisi. Her ülkede farklı bir ismi olmuş Belçika’lı Martine’in İtalya’da Christina, Almanya’da Steffi, İngiltere’de Mary, Amerika’da Debbie, portekiz’de Anita,
18 Ocak 2011’de Marcel Marlier’de hayata veda edince Ayşegül’ün uzun yolculuğu sona ermiş. Ayşegül şimdi çok üzgün:( tabii ben de.
LÜTFEN KALBİMİ KIRMA çünkü içinde sen varsın
Ali Ulurasba’nın yeni çıkan kitabının adı LÜTFEN KALBİMİ KIRMA çünkü içinde sen varsın
Hani bazen anlatmak istediğiniz onca şeyi birisi sizin için anlatıvermiştir sanki. Öyle cümleler yaratmıştırki “daha iyi anlatılamazdı” dersiniz. İlk iki bölümden altını çizdiklerim:
Balzac, “Dünyada hiçbir şey mutsuzluk kadar mükemmel değildir!” der ve ekler ” Bütün mutsuzluklar kardeştir ve aynı dili konuşurlar!”
Aslına bakarsanız, ne yaşadığımız hayattır bizi inciten ne de bir başkası. Mutluluk da mutsuzluk da, yani incindiğimiz veya incinmeden yolumuza devam edişimiz vakit almış bir sürecin eseridir. Bizim eserimizdir yani mükemmel mutsuzluk.
Herkes incinebiliyor gerçekten. sadece birileri tarafından değil, ulaşmak isrtediklerimiz var, kazanmak istediklerimiz ve kendimizde ve kendimize yakın olduklarımızda görmek, duymak istediklerimiz.Hayatımıza dair tedbirlerimizin hemen hemen çoğu bizi yarı yolda bırakıyor.
Ne planladığımız, ne istediğimiz ne düşündüğümüz ne de hayal ettiğimiz gibi değil hayat. Olması da mümkün değil. Nasıl olsun doğaçlama bir hayat yaşıyoruz.
İnsan kalp kırmakta mahirdir.Bir söz, bir davranış, bir dokunuş, bir ima….Hiç ummadık bir anda ve ummadık biçimde hem de son derece derin oluyor kırılma. Ancak insan kalp kırmada mahir olduğu kadar, gönül almada da mahir…. Hiçbir maharet ise kırılan gönüldeki kırılma anına dair o belli belirsiz izi silmeye yetmiyor. işte o izden kanıyor insan sürekli. tıpkı bir ağaç dalının kırıldığı yerden sürgün vermesi, o sürgünden çiçeğe, yaprağa durması ama o kırığı bir türlü oradan silememesi gibi.
“…. kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim… Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belkide içten içe güldüler…..Ama asıl unuttukları şuydu….. Ben aldanmadım… Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar….Bir insan kaybının ne olduğunu bilmedikleri için…..Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için….Oysa ben hiç insan kaybetmedim….. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar…..” diyordu Can Yücel
En çok, en sevdiklerimiz kırıyor kalbimizi. hem de içlerinde kendileri olduğunu bildikleri halde.
Beze yada Mereng
Beze sadece şeker ve yumurta akı kullanılarak yapılan harika bir tat. Kıtır kıtır, çok havalı, ağızda eriyip giden bir bulut kümesi gibi. Beze, minimum malzemeyle maksimum tat elde etmenin belkide en lezzetli, en kolay yolu.
Beze bana Erdek’i hatırlatıyor.Ara sokaklardan birindeydi, o adını unuttuğumuz fırın. Hemen hemen her sabah uğrardık. Kahvaltı için bir şeyler alırken mutlaka bir pakette beze alırdık. Bir torbada minik top şeklinde fazla pişmiş bezeler… pastanelerde satılanlar gibi kar beyaz değil hafif pembeleşmiş.. Çocukluğumun unutulmaz tatlarından. Hatıraların tadı daha da tatlandırıyor çocukluk tatlarını.:(
Malzemeler kısmında yine o meşhur bardak var. Hani 1 su bardağı yada 1/2 su bardağı gibi ölçülerden söz ettiğimizde sorulan “hangi su bardağı?” sorusunun cevabı. Resimdeki bardak işte o bardak.
Malzemeler
- 2 yumurta akı
- 3/4 su bardağı toz şeker
Bu miktarla yaklaşık 20-25 beze yapabiliriz.
Yapılışı
Yumurta aklarını mikserle çırpmaya başlayın. Köpüklenmeye başladıktan sonra bir kaşık toz şekeri ekleyip çırpmaya devam edin sonra bir kaşık daha.. toz şekerinin tamamını bu şekilde ekledikten sonra en az 10-15 dakika daha çırpın. Olup olmadığını nasıl anlarsınız? Kaşıktan kendiliğinden düşmeyecek kadar sert olacak. Aslında olmama ihtimali neredeyse hiç yok tabii içine bir şeyler karıştırmadıysanız. Benim her ay en az 2-3 kez yaptığım bir tarif bu hiç hatırlamıyorum olmadığını ingilizce dedikleri gibi foolproof bir tarif.
Fırının ısısını 120 dereceye ayarlayın. Pişmeye hazır hale getirdiğiniz bezeyi krema sıkma torbasına doldurun. Geniş bir yıldız uçla benim bezelerimin şeklini elde edebilirsiniz. Torba ve uç yoksa tatlı kaşığı ile koyabilirsiniz tepsiye, hatta bazen yamuk yumuk şekilli bezeler daha da güzel görünüyor.
Yıldız Uç |
Fırın istenilen ısıya ulaştığında içine tepsiyi koyun tam 1 saat boyunca kapağı hiç açmadan pişirin. Pişirme süresi dolduğunda tepsiyi fırının içinde bırakın yine kapağını hiç açmadan 1 saat bekletin.
Bekleme süresi çok önemli daha az tutarsanız içi sakız gibi oluyor. Her ne kadar pişirme ve bekleme süresi uzun olsada beklemeye değer bir tat beze. Çocukların yemekten en çok keyif aldıkları tatlardan biri. Sadece çocuklar değil bizim evimizin babası da bayılır bezeye hatta bazen öyle kaptırırki kendini nazik bir dille hatırlatmak zorunda kalırım, çocuklarında çok sevdiğini bezeyi :))))
Elma Şekeri
Elma Şekeri
Yılbaşında elma şekerleri hazırladım çocuklar için görüntü çok güzel oluyor. Annem elma şekerlerini şeker termometresi kullanmadan yapardı ama termometre gerçekten büyük kolaylık. Marshmallow yapımında ve daha bir çok tarifte işinizi kolaylaştıracak bir mutfak gereci.( İnternet üzerinden kolayca satın alabilirsiniz.)Tarif gerçekten çok kolay, saplar, yapı marketlerde satılan çıtalardan yapılabilir yada ince ağaç dalları kullanabilirsiniz daha dekoratif olur. Doğum günü partilerinde çocukların, yemeği sabırsızlıkla bekledikleri ve yerkende çok eğlendikleri bir şey elma şekeri.
Gerekli malzemeler:
- Önceden yıkanıp kurulanmış 6 orta boy elma
- 2 cup toz şeker
- 3/4 cup su
- 1/2 cup şurup* (cup ölçü kapları büyük marketlerde satılıyor)
- Kırmızı gıda boyası
Malzemeleri derin bir kaba koyup yüksek ateşte kaynatın , kaynamaya başlayınca altını kısın ve şeker termometresini içine yerleştirin. Yaklaşık 20 dakika sürüyor termometrenin 300 dereceyi göstermesi, termometreniz yoksa soğuk su testini yaparak istenilen dereceye ulaşıp ulaşmadığını kontrol edebilirsiniz . Suyun içine akıttığınız karışım kırılgan bir ip şeklinde uzuyorsa, suya girer girmez sertleşiyor, elinizle büktüğünüzde eğilmiyor, kırılıyorsa kullanıma hazır demektir. Boyayı katın, çubuklarını önceden sapladığınız elmaları tek tek ve hızla döndürerek şekere bulayın ve yağladığınız tezgaha yada yağlı kağıdın üzerine baş aşağı koyup soğumaya bırakın
Şurup; önceden hazırlanan şekerli bir karışım. Ne işe yarıyor? karışımın kristalize olmasını engelliyor, bunun yerine 4-5 damla limonda aynı işi görür belki ama elma şekerleriniz resimdeki gibi pırıl pırıl olurmu? bilmiyorum
1/2 cup şurup için gerekli malzeme; 1 cup toz şeker, 1/3 cup su ve bir tutam krem tartar.
Karışımı kaynamaya bırakın, kaynadıktan sonra altını kısın 5-6 dakika kaynamaya devam etsin. Soğuk bir bardak suyun içine bir damla damlatın, yumuşak bir top kıvamında ise karışımınız hazır demektir. Soğuduktan sonra kullanabilirsiniz. Buz dolabında 2 ay bekletebilirsiniz.
Elvan
Aşk
Sevgililer
Gönderen Elvan zaman: Pazartesi, Şubat 14, 2011 Bunu E-postayla Gönder BlogThis! Twitter’da Paylaş Facebook’ta Paylaş