Benim Hayal Defterim

Ekler

Yıllardır; ekler, profiterol yaparım çok sever çocuklar. Kolaydır da yapması ama anladım ki kendine yapıyor olmanın dayanılmaz bir hafifliği varmış. Arkadaşlarımın  benim verdiğim tariften yapacak olmalarını bilmek zorladı beni sırf bu yüzden iki gün üst üste evde ekler pişti. Sonuç: başarılı.

Resimlerle tarif hazırladım bu daha da kolaylaştıracak işimizi.
Malzemeler
  • 1 kap su
  • 1 kap un
  • 125 gr margarin
  • bir tutam tuz
  • 4 yumurta

(Krema tarifi sayfanın sonunda)

Küçük bir tencereye kaynar 1 kap suyu koyun içine margarini atın, kısık ateşte margarin eriyip su kaynamaya başlayana kadar tutun. Su kaynamaya başladığı anda ocaktan alın ve önceden elediğiniz 1 kap unu içine boşaltın.Tahta bir kaşıkla hızlı hızlı karıştırın. Resimdeki gibi top haline geldiğinde tekrar kısık ateşe koyun sürekli karıştırın. bu arada fırının ısısını 220 dereceye ayarlayın ısınmaya başlasın.
Sağ resimde gördüğünüz gibi tencerenin dibinde ince bir tabaka oluşmaya başlayınca ocaktan alın. Başka bir kaba aktarın, mikserle 7-8 dakika soğuyana kadar çırpın. Soğuduktan sonra karıştırmaya ara vermeden   yumurtalarıda birer birer ekleyin. Tüm malzemeler karıştıktan sonra hamurun kıvamı alt resimde gördüğünüz gibi olacak.
Hamuru krema torbası içine doldurun uç kısmı çok önemli değil ama düzgün sıkmak önemli.
Krema torbanız yoksa fermuarlı buzdolabı poşetinin köşesini delip küçük pet şişenin ağız kısmını keserek çıkartıp torbaya uç yapabilirsiniz. Yok şekil önemli değil diyorsanız tatlı kaşığı  da kullanabilirsiniz. Tepsiyi daha önceden  ısıttığınız fırına koyun, ilk 10 dakika 220 derecede pişecek daha sonra ısıyı 180 dereceye düşürün 25 dakika da bu ısıda pişirin. Süre dolduğunda fırını kapağını hafifçe aralayın araya tahta bir kaşık koyabilirsiniz 10-15 dakika içerde bekletin .

Krema tarifi benim klasik pasta kremam profesyönel tanımlamaları olmayan basit ve güzel bir krema
Malzemeler
  • 2,5 su bardağı süt
  • 1/2 cup şeker
  • 2 tepeleme yemek kaşığı mısır nişastası
  • 1 paket vanilya
1/2 su bardağı süt 1/2 cup şeker ve 2 yemek kaşığı tepeleme nişasta ile iyice çırpılır pürüzsüz bir karışım elde edildikten sonra kalan süt eklenir ve ocağa koyulur  sürekli karıştırılarak pişirilir. Vanilya pişirme işlemi tamamlandıktan sonra ilave edilir.
Acelem olduğu zamanlarda kremayla hiç uğraşmıyorum  bir paket vanilyalı creme ole’yi arkasında yazan miktardan biraz daha az sütle yapıp krema yerine kullanıyorum çok lezzetli oluyor.
Kremayı ya sivri boru uçlu bir sıkma aparatıyla eklerlerin içine sıkabilirsiniz yada sandöviç ekmeğini kestiğimiz gibi fazla derin olmayan dikkatli bir kesikle açar içine krema doldurabilirisiniz. Üzerine çikolata dökmek yerine pudra şekerini tercih ediyorum  ama bazen çocuklar çikolatalı bir şeyler istiyorlar o zaman 1 paket(80gr) bitter çikolatayı, 1 kaşık tereyağı  ile ben maride eritip üzerine 3 yemek kaşığı krema 1 yemek kaşığı bal ekleyerek hazırladığım ganaş benzeri kremayı ılık hale geldikten sonra döküyorum üzerine.
Keyifle….

 

Marc Levy

 

“İşten eve yorgun döndüğünüz bir gün, banyo dolabınızın içinde bir kadın bulsanız ne yapardınız? Hele bu kadını sizden başka kimse görüp sesini duyamıyorsa? Genç ve güzel bir doktor olan Lauren, bir trafik kazası sonucu bitkisel yaşama girer ve çalıştığı hastaneye getirilir. Lauren’in bedeni hastanenin yoğun bakım odasında yatarken ruhu özgürce dolaşmaya başlar. Lauren’in ruhunun en önce gittiği yer elbette yıllarca oturmuş olduğu, ama bitkisel yaşama girdikten sonra genç Amerikalı mimar Arthur’a kiralanmış olan apartman dairesidir. Ayrılmaz ikili gibi birlikte yaşamaya başlayan Lauren ile inanılmaz olana inanan Arthur’un arasında duygusal bir yakınlaşma olması kaçınılmazdır. Öte yandan Lauren’in görünmez bedeniyle katıldığı bu birliktelik, genç adamın başını derde sokmakta gecikmeyecektir. Kimi zaman güldüren, kimi zaman hüzünlendiren anlatımıyla Keşke Gerçek Olsa modern bir peri masalı. Beklenmedik bir sona ulaşana kadar bir solukta okunan bir roman”

Son yıllarda okuduğum en güzel kitaplardan birisi “Keşke Gerçek Olsa” Filme uyarlanmış hali olan “just like heaven”‘ıda  bir kaç kez seyrettim. Bu kitap sayesinde buldum Marc Levy’yi sonrasında bütün kitaplarını okudum ama hiç biri ilk kitabı kadar etkilemedi beni.

Marc Levy

Marc Levy’nin  bütün dünyada çok sevilen bir yazar oluşunun hikayesi , oğluna yazdığı bir öyküyle başlar. Küçük oğlu için yazmıştır bu öyküyü ama öyküdeki erkek karakter aslında oğlunun büyümüş halidir.  Levy’nin senaryo yazarı kız kardeşi öyküyü bir yayın evine göndermesi konusunda Levy’yi  cesaretlendirir ve kitap basılır. Dünya çapında büyük bir başarı elde eden kitap, aylarca çoksatar listelerinin başından inmedi ve otuza yakın dile çevrildi. 2005 yılında Steven Spielberg (Dreamworks)  Öyküyü başrollerinde Reese Witherspoon ve Marc Ruffalo’nun yer aldığı “just Like Heaven” adlı bir sinema filmine uyarladı.

ve dünya 40 yaşından sonra ünlü olan Marc Levy’yi tanıdı. Tabii bende:)))

 

 

 

Kız Arkadaşlar

Kız Arkadaşlar
Hayatımın en önemli günlerinden birini daha yaşarken, kız arkadaşların ne kadar önemli ve değerli olduğunu bir kez daha hatırladım.Yorucu birkaç günün ardından dün ve bugün uzun uzun düşündüm hepsini.
“Hayat sana teşekkür ederim” dedim.
Sadece birkaçını geride bir yerlerde bırakmama rağmen, beraber büyüdüğüm diğerleri için, geride bıraktıklarımla yaşadığım güzel anılar için…
Çocukluğumun tek şahidiydi içlerinden birisi, beraber oynadık çocuk oyunlarını, ilk aşkların heyecanlarını yaşadık beraber, ergenlik, anne kız çekişmeleri, büyümenin en sancılı günlerinde hep beraberdik, öyle devam edecekti sanki her şey. Kelimelere dökülmemiş sözler vermiştik birbirimize,beraber çocuklar doğurup beraber yaşlanmak için ama olmadı, ben tek başıma devam ettim yola. O, geride kaldı. Bir not düşmüşüm defterimin arkasına “hayat bir bahçe, o bahçede sonsuza dek tutmayı beceremediğim çiçekler oldu, solup gitti en güzeli, yerine yenisi koymadım, boş bıraktım yerini.”
Yıllar boyunca o kadar çok şey paylaşmıştık ki, hep kızdım kendime, daha çok ağlamalı daha sık düşünmeliydim onu. Bu kadar kolay olmamalıydı onsuzluk, ama hayat böyle, yas tutman için durup seni beklemiyor hiçbir şey. Üzüntü ve acıyı verdiği gibi yola devam etmen için gereken gücü de; başka mutluluklar ve sevinçlerle yeniden veriyor insana ve bana da tam o yıl kızımı verdi.
17 yaşındaydım tanıdığımda diğerini, evlenip de o uzak ülkeye gidene kadar  neredeyse her akşam kapısın kapadığımız odalarda yeni yetme flörtlerin heyecanını, platonik aşkları acısını paylaştık.
Üniversite yıllarıydı, ders çalışmamız lazımdı, sınavlar vardı ama başımızda esen kavak yelleri kesmişti ayağımızı yerden. O her daim çılgındı, yasaklara başkaldırır, bitmek tükenmek bilmeyen çatışmaların ortasında kalırdı . Bense hep ailenin söz dinleyen cici kızı. O hayatın içinde bata çıka aktı gitti, ben hayatın önümden akıp gitmesine seyirci kaldım o yıllarda. Önce ben evlendim, ertesi yıl o evlendi ve gitti. O da çıktı hayatımdan. Yıllar, senede 2-3 günlük görüşmelerle geçti, çok az şey paylaştık, çok az görüştük ama aramızdaki bağ hiç kopmadı. Ne zaman bir şeylere üzülüp sıkılsam, burnumun direği sızladı hasretinden, “olsa da kapansak bir odaya saatlerce sohbet etsek, iyileştirsek yaralarımı beraberce” dediğim.
Her gördüğümde seni, bir yandan “ne sinir olduğunu unutmuşum be!” deyip, bir yandan yüzündeki her detayı hafızama kazımaya alıştım. Seni sevmekten hiç vazgeçmedim yıllarca. sevgimin ne çok olduğunu, sesin o binlerce kilometre uzaktan üzgün geldiğinde, kendimi çaresiz ve mutsuz hissetiğimde anladım. Anneni kaybettiğinde oralarda yalnız olmadığını bilmek, iyi bir kız arkadaşın olduğunu bilmek   mutlu etti beni. Kısaca yürekten sevdim seni.
Üniversite hayatımın son yıllarında tanıdım  diğerini, daha bu sabah konuştuk bir fincan kahve eşliğinde kaç yıl oldu diye. 20 yıl olmuş bile. Son yıllarda daha da güçlenmiş aramızdaki bağ, bunu büyümemize, olgunlaşmamıza ve birbirimizi iyice tanımamıza bağladık.
Aramızda iyi bir denge kurabilmemizin temelinde farklılıklarımız yatıyor. O benim mantıklı yanım, ağlama duvarım ya da dışarıdaki sağduyum. Ben onun nesiyim? Galiba bütün o başarıyla altından kalktığı işlerin peşinde sürüklenirken arada bir vermek istediği dinlenme molasıyım ya da stres ve yorgunlukla dolu hayatında, durup, “başkaları nasıl yaşıyor, nelere üzülüyor?” sorusunun cevabıyım.
En renklisini tanıdığımdaysa 11 yaşımdaydım.Ortaokul ve lise yıllarında hep beraberdik. Coca Cola içerken şişenin altına vurup dişini kırdığımda koca bir kızdım. Çınarcık’tan gönderdiği mektupları hâlâ saklıyorum. Lise bitti, o evlendi, başka bir ülkede yaşamaya başladı. Uzun süre uzak kaldık. O başka bir dünyada bambaşka bir hayat yaşarken ben hayal ettiğim üniversite kampusunda kendimi kaybettiğim yıllarımı yaşıyordum. Değiştiğim, kendimi keşfettiğim harika yıllardı. Sonra bir yerlerde tekrar başladı herşey. Bir kaç ay farkla dünyaya getirdik kızlarımızı.. Artık fazla olmasa da yine ortak bir iki şeyimiz vardı.  Böylece başladı yeniden her şey.  Farklı bir dünyadan yayın yapan fena halde dünyalım o benim. Ne güzel tanımladım onu.
Bazen kızarım bazen eleştiririm ama ondaki su ve yağ benzeri birbirine hiç karışmayan o saflığı ve cingözlüğü çok severim.
Hayatın peşine takılıp ,durup dinlenmeksizin koştuğum  yıllarda , istediğim sıklılıkta görüşemediğim, ama orada olduklarını bilmenin bile dünyalara bedel olduğu  kız arkadaşlarım.
“Arkadaşlarınız kendi seçtiğiniz kardeşlerinizdir” diyor ya bir reklamda kendi seçtiğim kardeşlerim için bir kez daha “Hayat SanaTeşekkür Ederim”
Banu-Elvan (Elba)
       ODTÜ

Gönderen Elvan zaman: Cumartesi, Şubat 05, 2011 Bunu E-postayla Gönder BlogThis! Twitter’da Paylaş Facebook’ta Paylaş Googl

Mutfaklar

House Beautiful

Yatak Odaları

House Beautiful

country living

Chicago

Aylar öncesinden başladık çalışmaya. Hangi otelde kalacağız, nerelere gideceğiz, hatta nerelerde yiyeceğiz. Mapquest işleri inanılmaz bir şekilde kolaylaştırıyor. Detaylı adres, mesafeler ( km ve saat olarak) hepsini mapquest’ten öğrendik hatta print aldık. Otel rezervasyonunu ve ödemeyi aylar öncesinden yaptırınca fiatlar çok daha uygun oluyor. Kısaca geziyi ince ince planladık.

Chicago için  en doğru olanı downtown’da kalmaktı. Bizde öyle yaptık hemen hemen her yere yürüyerek gidip geldik.

4 Temmuz kutlamaları sırasında orada olmak değişik bir deneyim oldu binlerce insan Michigan gölü kıyısına akın etti havai fişek gösterilerini izlemek için tabii bizde:))

Çılgınlarım çok eğlendiler.

 

 

 

 

 

 

Blues'un kralı

Kingston Mines’a gittik blues ve jazz dinledik çok keyifli bir akşamdı. Lindsay Alexander’dan blues dinlemek…

Bahai’lerin Wilmette’deki merkezlerine gittik. Ailemizde Bahai dinine mensup sevdiklerimiz olması bizi oralara götürdü. Öğrenmeye, anlamaya çalıştık.

Muzlu Kek

                                                                           Muzlu Çikolatalı Kek
Malzemeler:
 
  • 110 gr yumuşak tereyağı
  • 2 yumurta
  • 125 gr un
  • 1 yemek kaşığı kabartma tozu
  • 1/4 bardak kakao
  • 2 olgun muz
  • 75 gr bitter çikolata
  • 125 gr toz şeker
Çikolatayı benmari’de eritin. Şeker ve yağı krema kıvamına  gelene kadar çırpın.
Yumurtaları teker teker ekleyin . Ayrı bir tabakta çatalla ezdiğiniz muzları , eritilmiş çikolatayı ve geri kalan tüm malzemeyi karııştırın. Çok büyük olmayan bir kek kalıbına döküp, 175 derecede yaklaşık 30-40 dakika kadar pişirin. Oldukça kolay bir tarif, çok fazla kabaran bir kek değil ama çikolata ve muzu bir arada seviyorsanız, vazgeçilmeziniz olmaya aday bir tarif.
Oğlumun en sevdiği kek. 
Elvan
 
 

Orla Kiely

 

Stella Mc Cartney

Evimiz

Sitede yayınlanan fotoğraf, metin ve tariflerin tüm hakkı elvanbasustaoglu.com'a aittir. İzin almaksızın kopyalanamaz ve kullanılamaz.