19 yıl oldu. Her doğum gününde yaşasaydın kaç yaşında olacağını hesap ettim durdum. Sessiz bir köşeye çekilip mutlaka her sene bir süreliğine de olsa hatırlamaya çalıştım birlikte büyüdüğümüz yılları: şarkıları, sevinçleri, aşkları, göz yaşlarını. Hayalimde yaşlandırdım seni; Mesela gözünün kenarına çizgiler koydum, bakışlarını biraz soldurdum, biraz kilo aldırdım, omuzlarına şelale gibi dökülen o kumral saçlarını biraz seyrekleştirdim, pembe yanaklarını hafifçe soldurdum, hatta bir yakın gözlüğü taktığım bile oldu sana; ama ne yaptıysam yok edemedim o masum güzelliğini. Yaşlandıramadım anılarıma çakılı kalmış 32 yaşındaki halini sonra anladım ki, sen yaşlanabilseydin eğer yine güzel, yine zarif bir kadın olacaktın.
Doğum gününü kendi başıma kutladığım 2 Temmuzlar son yıllarda canımı eskisinden fazla acıtır oldu. Senli günleri hatırlamaya çalıştığım her doğum gününde, o uzak kristal dünyada ışıl ışıl parlayan, henüz hiç bir kaybın yasını tutmamış çocukluğumuza bakıyorum canımı yakan bir hasretle, kulaklarımda çınlayan çocuk seslerimizi, bağırışmalarımızı, şarkılarımızı duyuyorum. Geçmiş ümitsiz bir aşk gibi acıtıyor içimi. Seni hala çok özlüyorum çocukluğumun küçük kızı. Sonra hayallerimiz geliyor aklıma, geleceğe yazdığımız mektuplar…
Son 20 yılda olup biteni geçiriyorum aklımdan. Her sabah gazeteleri okuduğumda içine düştüğüm çıkmazı, kimi geceler başka başka ülkelerde yaşamanın nasıl olacağını düşündüğüm korkulu anları, çocuklarımı içimde derin bir endişeyle büyütmeye çalıştığım bu şansız ülkeyi ve işte o zaman ağlıyorum kaybolan masumiyetimize, yaşadığım hayal kırıklıklarına ve diyorum ki tam da gittiğinde bozulmaya başladı her şey. Güzel hatıralarla gittin sen. Neyse ki görmedin tüm bu üzücü gelişmeleri. Görseydin sen de şaşardın benim gibi üstelik şaşırmakla kalmaz, tanıdığın sevdiğin herkesi yanına alıp kaçırmayı isterdin buralardan.
Hayallerimizinin gerçek olmasını beklerken yaşadığımız o güzel yılların bir hayal olacağını hiç düşünmemiştim.