Birikmiş miller bu kez bizi Norveç’e kadar götürdü. Booking.com’dan Oslo otel rezervasyonu yaptık. Hiç planlamadan, hiç çalışmadan çıktık bu yolculuğa ve tembelliğin bedelini fena halde ödedik 🙁 Yolculuk üç buçuk saat sürdü. Hava alanından trene binip 10-15 dakikada şehir merkezindeki Central Station’a gittik. Radisson Blue Plaza’ya istasyondan bir köprüyle geçiverdik 3-4 dakikada.
Otel hiç fotoğraflarda göründüğü gibi çıkmadı . Kahvaltısı, çarşafları beş yıldızlı; ama otelin kendisi en fazla dört yıldız. Daha sonra anladık ki otel konusunda Norveç yıldızı parlak bir ülke değil.
İlk gün Oslo’yu keşfe çıktık.
Aker Brygge, Oslo’nun en çok turist çeken bölgesi. Burası bir asır boyunca tersaneymiş. 1982’de kapatılan tersane yerine Aker Brygge yeniden inşaa edilmiş.
Oslo Fyord’larının bir kolu olan Aker Brygee’in farklı mimarisi bambaşka bir dünya yaratmış Oslo’nun bir köşesinde.
Astrup Fearnley Müzesi, sanat galerileri, şık restoranları, balkonlarında oturmuş Baltık denizinin muhteşem manzarasını izleyen sakinleriyle Oslo’ya renk katmış Aker Brygge.
Şahane bir mimari. Oslo’nun en büyük mimari projesini denizi doldurarak yapmışlar. Deniz binaların aralarında kanallar oluşturmuş.
Kanalların denize açıldığı küçücük alanlarda insanlar denize giriyorlar. Eren’de Baltık denizinde yüzdü :))
İkinci gün Viking Ship ve Fram müzesini gezdik. Müzelere gidebilmek için limandan küçük bir gemiye bindik. Fram tam anlamıyla tarihte heycanlı bir yolculuk oldu. Anlatacağım uzun uzun.
Aynı gün Oslo’nun bir başka ucuna; Vigeland Park’a gittik.
Gustav Vigeland’ın heykellerinin sergilendiği açık hava müzesi Vigeland Park.
Vay be! Oslo Şehir Meclisi 1919’da Gustav Vigeland için bir stüdyo inşa etmiş. Heykellerin her biri insanı duyguları anlatıyor: Öfke, aşk, mutluluk, hüzün….
Üstelik bu müstehcen heykellerden daha çok yapsın diye desteklemişler. Olacak iş değil!
Parkı gezerken hep düşündüm, bu park Türkiye’de olsa neler olurdu? Olmazdı biliyorum; ama olsaydı da sadece 1-2 hafta yeterdi bu parkı iffet müzesine dönüştürmeye.
“Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir.” Kim söylemiş bu sözü?
Norveç gezisine çıkarken o kadar ümitliydi ki, üşüyecektik, uzundur özlediğimiz kazaklarımızı, montlarımızı giyecektik.
Hayallerim suya düştü 🙁 Çocuklara şort, tişort satın alacağım gelmezdi aklıma.
Hatta bir gün hava o kadar sıcaktı ki Aker Brygge’deki Benetton’dan Eren’e bir mayo aldık. Hemen 100 m ilerde denize girdi. Hiç değilse o serinledi diye sevindik.
Oğlumu seyrettim. Uzun süre devam ettiği yüzme antremanlarının faydasını gördü yüzerken. Ben de uzaktan gururla seyrettim Eren’in Baltık Deniz’ine atlayışını.
Bu fotoğrafı özellikle çektim; bir gün resim yapmaya yeniden dönersem diye.
Aslında biraz kötü hissettim bu tatilde. Her zaman çalışır da giderdim. Çocuklara anlatırdım gezdiğimiz yerleri. Genelde yurt dışı tatillerini aylar öncesinden planlarız ve böylece bol bol zaman kalır plan program yapmaya.
Oslo’da iki gün kaldıktan sonra fyord turuna çıkacaktık; ancak fyordlar için katılmayı planladığımız “Norway in nutshell” turunda yer kalmamıştı. Biz de sona sakladığımız İsveç Stockholm gezisini öne aldık.
Trenle İsveç’e giderken…