Benim Hayal Defterim

Kağıttan kelebek

    “Mutluk hiç beklemediğimiz bir anda üzerimize konan kelebek gibidir”

Genç arkadaşım, benim ona taktığım isimle ” deniz kızı” elleriyle yapmış bu kelebeği benim için. Tam Vertigo attağının  bir yıl sonra beni yeniden ziyarete geldiği, hasta ve üzgün  olduğum bir anda kağıttan kelebeğim çıka geldi ♥  ♥ ♥ ♥ ……. ∞

Teşekkür ederim.

 

 

OĞLUMUN KİTAPLARI

Eren’le hayatı tekrarladığım yıllar boyunca, o uykuya dalmadan önce, beraber keyifli yolculuklara çıktık. Yatağımızda okuduğumuz kitaplar, nice kapılar açtı hayal dünyamıza; Kaptan Ahab’la denizlerde Moby Dick’i kovaladık, karanlıktan korkan baykuşun ürkek gece uçuşlarına katıldık, Pal Sokağı çocuklarıyla tanıştık, arsalarını kaptırmamak adına verdikleri onurlu savaşa hayran olduk. Kaptan Nemo’dan izin alıp atladık Natilius’a denizler altında 20000 fersah gittik. Peter Pan’a özenip hiç büyümeme sözü verdik birbirimize, hayatımızdaki bütün Kaptan Hook’lara meydan okumaya karar verdik. Birkaç akşam Tom Sawyer’ın kendi yarattığı hayal dünyasına girdik. Yanından ayrılmadan bir süre maceradan maceraya koştuk birlikte, bu arada Huckleberry Finn’le tanıştık. Tüm bu maceralar bizi yorduğunda Maienfeld’e gittik, Heidi ve Peter’le yemyeşil uçsuz bucaksız kırlarda çan seslerinin dağlarda yarattığı harika melodiye kulak verip sırt üstü uzandık çimlerin üzerine.

     Geçen kış dünyayı gezmeye karar verdik. Serdik kocaman dünya haritamızı yatağımızın üstüne,  hayallerimizi attık sırt çantamıza çıktık yola. Bir akşam Çin’e gittik. Çin Seddi’ne ve Terra Cotta Ordu’ya hayran olduk, vay be ne de büyük ve kalabalık bir ülkeymiş dedik. Başka bir akşam Londra’ya, Portekiz’e gittik. Yorulduk gezmekten, bıraktık kendimizi uykunun kollarına ama uyumadan önce tartıştık “yarın nereye gidelim?” diye.

Bugünlerde tarihe geçmiş ünlü kaşiflerin, bilim adamlarının, yazarların kısa hayat öykülerini okuyoruz. William Shakespeare ve Henry Ford’dan çok etkilendi benim küçük entelektüel oğlum. Bu sabah giyinirken bana,  Romeo ve Juliet’ten bahsediyordu. :)))

Yaratıcı hayal gücünün eseri olan nice kitap,  hayal  dünyamızın anahtarı oldu. Dramatize ederek okuduğumuz kitaplar öylesine çektiki ikimizi de içine; ben hayatımın ilk yıllarının kıyısından geçtim her kitapla yeniden, çocukluğun  masumiyetini, masalsı dünyasını onunla tekrar tekrar yaşadım, o unutulmaz dersler aldı kitaplarda yer alan karakterlerden , hikayelerden . Başka dünyalara yolculuğa çıktık her akşam, sadece ikimiz.Üstelik aramızdaki yaş ve kuşak farkının suda eriyen bir aspirin gibi eriyip gittiği anlarda birbirimizin en yakın dostu olduk. Müthiş anlara tanıklık ettik, ruhumuzu yeni heyecanlara, mutluluklara, maceralara heveslendirdik her hikayede.  Bazen kahkalara boğulduk, bazen de omuz omuza verip ağladık satırların arasında. Oğlumun kitapları aynı heyecanları yaşayan, aynı maceralara heveslenen yeni yetme akranların herkesten sakladıkları gizli dünyalarına girmek için tekrarladıkları  bir paralo gibiydi.  sadece ikimizin bildiği, sadece ikimize ait bir yolculuk, bir maceraydı.

♥ ♥ ♥ ♥……..∞

YENİ YILDA MUTLU YAŞAM KLAVUZU

95 yaşında, artık hayatın sonuna gelmiş birinden mutlu yaşam klavuzu. Yeni yıla yeni bir başlangıç. Sadece bir kere okuyup geçmek yerine haftada en az bir kere okumalı bence bu yazıyı.

Duşta şarkı söyleyin. (özellikle time to say goodbye harika gidiyor buhar insanın sesine nasılda iyi geliyor:)))

Karşılaştığınız insanlara, size nasıl davranılmasını istiyorsanız öyle davranın.

Yılda en az bir kere güneşin doğuşunu seyredin.

Asla ev yapımı bir kurabiyeyi ya da keki reddetmeyin.

Mükemmellik için çabalayın ama kusursuzluğu boş verin.

Doğum gününüzde bir ağaç dikin. (bayıldım bu fikre mutlaka bir ağaç dikeceğim doğum günümde)

En az üç tane terbiyeli şaka yada espri öğrenin.

Ödünç aldığınız arabayı deposu dolu olarak geri verin.

Sevdiğiniz birine onu sevdiğinizi söyleme fırsatını asla kaçırmayın.

Bulduğunuz her şeyi bulduğunuzdan daha iyi durumda bırakın.

Daima büyük düşünün ama küçük zevklerin tadını çıkarmayı asla ihmal etmeyin.

Tanıdığınız en pozitif ve en çoşkulu insan siz olun.

Kendinize ve diğerlerine karşı bağışlayıcı olun.

Çok fazla “teşekkür ederim” ve “lütfen” deyin.

Negatif insanlardan uzak durun.

Daima cilalı ayakkabılar giyin.

Doğum günlerini hiç unutmayın.

Kendinizi sürekli geliştirin.

Özel günlerde kart atın.

 

El sıkarken karşınızdakinin elini iyice kavrayıp sıkı sıkı sıkın.

İnsanların gözlerinin içine bakın.

“Merhaba” diyen ilk siz olun.

Ödünç aldığınız her şeyi mutlaka geri verin.

Yeni arkadaşlar edinin ama eskileri daima ayrı bir yere koyun.

Sır tutun.

Her baharda çiçek ekin.

Diğerlerini suçlamaktan vazgeçin.

Bir köpeğiniz olsun. (ondan öğreneceğiniz çok şey var)

Hayatınızın her alanında sorumluluk almaktan kaçmayın.

Okula bıraktığınız  yada servise bindirdiğiniz çocuklarınızın arkasından uzun uzun el sallayın.

Size ihtiyaç duyulduğunda orada olun.

Aşkın gücünü asla küçümsemeyin.

“Hata yaptım”  ya da “bilmiyorum” demekten korkmayın.

Küçücük bir ilerlemeyi bile övgüyle karşılayın.

Ne pahasına olursa olsun sözünüzü tutun.

Sadece aşk için evlenin.

Eski dostlukların ateşini yeniden yakın.

İyi dilekleri önemseyin.

Eğer hayattalarsa anne ve babanızı daha sık arayın.

 

 ♥  ♥  ♥  ♥…..∞

 

Fotoğraflar:Mina Mercke Schmidt

 

Kurallar…

Defne, lâl, Irmak….

Var olduğun dünyada başarmak ve ilerlemek için asla cazibene güvenme. Cazibe bir silah değildir. Başaran insanların dünyasında hiç bir zaman geçerli olmayacaktır. Saygınlık istiyorsan bunu aklın ve davranışlarınla sağlayabilirsin.

Daima nazik ol , değer bil ama böyle olması gerektiği için yapma bunları, böyle hissettiğin için yap. Nezaket ve zarafetini göstermekten ve karşındakine hissettirmekten çekinme. davranışlarında içten ve samimi ol.

Bir fikri ya da kişiyi eleştirmen gerektiğinde, bunu anlayışlı bir tavırla yap yıkıcı olma. İncitebileceğini düşünerek dikkatli davran. Yıkma,  farklı bir görüşle yeniden inşa et.

Asla dedikodu yapma. Sana kadar gelen bir dedikoduyu dudaklarında değil kulağında sonlandır.

Eğitimli ol. Daha ileri düzeyine çıkamıyorsan eğitiminin, kendi kendini eğit. Fikirlerini eğitecek bilgiler peşinde koşmaktan yorulma. Sanattan , bilimden, politikadan haberin olsun. Bilgili olmadığın konularda yapılan tartışmalara katılma.

Güçlü ol. Kendi ahlak yasalarını, adalet ve dürüstlük duygunu geliştir ve sık sık kendini kontrol et. Asla tutkularının esiri olma. Standartlarını yüksek tut. Saygı göster ve daima saygı gören ol.

Yaptıklarında ve yapmak istediklerinde her zaman nezaket ve incelik olsun. Bu davranış biçimi çevrendekileride rahat hissettirir bunu unutma.

Evinde ve iş yerinde misafirperver ol. Daima konuklarını hoş karşıla. Rahat hissetmek istiyorsan, çevrendekilerin rahat hissetmelerini sağla.

Asla üstünlük taslama. Diğerlerinin yetersiz hissetmelerine sebep olma.

İçinde bulunduğun sosyal ve ekonomik statü ne olursa olsun, bunun başkalarına üstünlük sağlayacak bir avantaj olduğunu düşünme. Standartlarının farklı olduğu insanlarla anlaşmanın bir yolunu mutlaka bul. Kimseye kendisini değersiz hissettirme. İnsanın değeri giydiği ayakkabıda omuzunda taşıdığı çantada değil bunu unutma.

Elinden geldiğince iyi ve temiz giyin ama bunu başkaları için değil kendine duyduğun saygı için yap.

Sana açılan kapıların nezaket ve saygıdan olduğunu düşün. Faturanın yarısını ödemeyi teklif et, ancak erkek israr ediyorsa tartışmadan kabul et. Erkeğin sana uygun şekilde davranmasına izin ver. Aksini asla kabul etme.

Etrafındaki insanları aşırı parfüm ya da başka kokularla boğma. Daima temiz ol.  Sadece bir kez yaydığın kötü koku ömür boyu unutulmaz bunu unutma.

İnsanların gözünde saygın bir yerin olsun istiyorsan asla yalan söyleme. Konuşurken karşındakinin en az senin kadar zeki olduğunu var say böylece kimseyi aldatmaya kalkmazsın.

Gerektiğinde özür dilemekten çekinme.

Real Flower Company

 

 

İYİKİ DOĞDUN OĞLUM

“Hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu” diye şarkılar söylerken avucumun içinde büyüdükçe elerin, kapının arkasına koyduğumuz boy ve tarih rakamları arttıkça, cümlelerin komik olmaktan çok düşündürücü olmaya başladıkça, bir yandan seninle gurur duydum, bir yandan da hayatımdaki son çocuk da büyüyor diye üzüldüm.

Aslında sen hâlâ çok küçüksün oğlum.

Senin durduğun merdiven basamağının 3-4 basamak altına inip “bak bir gün sen bu kadar büyüyeceksin ben senin yanında böyle kısacık kalacağım. Sonra sen bana aşağıda havalar nasıl ufaklık diye soracaksın” dediğimde yüzüne yayılan o kocaman gururlu gülümseyişin “ne zaman olur bu?” diye soruşun hâlâ benim küçük oğlum olduğunun kanıtı değil mi?

Bebek kokan saçların kanıtı değil mi? Ne zaman seni bırakıp bir yere gitmekten söz etsem yanaklarından yuvarlanıveren kocaman damlalar kanıtı değil mi? Bu sabah yanıma gelip “anne çok güzel hayaller kurdum. Babamla senin hiç yaşlanmayacağınızı hayal ettim” deyişindeki mutluluk ve hüzün, daha çok küçük olduğunun kanıtı değil mi?

Seni bırakıp hiçbir yere gitmeyeceğim oğlum. Sakın üzülme! Kocaman bir delikanlı olduğunu görmek en büyük hayalim. Hele upuzun kirpiklerinin çevrelediği bal rengi gözlerinden uyku gibi aşk aktığında orada olmak hayallerin en güzeli.

Nazım Hikmet’in oğluna yazdığı şiirde dediği gibi sen de;

“Buğday başağı gibi delikanlı olacaksın”

Kumral ince uzun…”

Tanrı yollarken seni, en değerli hediyeyi koyarak göndermiş yüreğine; vicdan ve merhamet.

Yumuşacık ve vicdanlı bir yüreğin olacak senin.  Ne zaman sokakta yaralı bir hayvan görsen, başına eğilip ona öyle çaresiz ve üzgün bir  ifadeyle bakıyorsunki….   Sevinçle doluyor içim.

“Benim oğlum hiçbir acıya duyarsız kalmayacak, ihtiyacı olan hiç kimseye arkasını dönüp gitmeyecek” diye seviniyorum. İyi bir insan olacaksın sen oğlum. Kocaman bir yüreğin olacak. Ne sevgiler, ne aşklar sığdıracaksın o yüreğe. Kimseye haksızlık yapmayacak, emeğe saygılı olacaksın. İçin dışın bir olacak senin, hesapların, yalanların adamı olmayacaksın sen.  Biliyorum belki biraz hırpalanacak, belki dost sandığın ellerden tokatlar yiyeceksin ama sonunda kendinden razı olmanın, hatalarımla sevaplarımla “ben buyum!” diyebilmenin, hiçbir duyguyla mukayese edilemez hazzını yaşayacaksın. Babanın tabiriyle sabahları aynada kendine gözlerini kaçırmadan bakabileceksin.

Hayatın farkında olacaksın oğlum, hayat öylesine akıp gitmeyecek önünden. Bunu bilmek nasıl mutlu ediyor beni bir bilsen.

Balkon saksısındaki çiçeği koparıp balkondan aşağı attığında “neden kıydın ona Eren yazık değil mi canı acıdı” dediğimde “olur mu anne canını acıtmak istemedim sadece özgür bıraktım” deyişini hiç unutmuyorum.

“Anne kreşteki arkadaşlarıma ben bir balığım diyorum kimse inanmıyor” diye üzüldüğün günü. Rüyanda kaybettiğin krallığın için bir sabah döktüğün gözyaşlarını, kırmızı bisikletine binerken uçuşan sarı saçlarını hiç unutmayacağım oğlum. Kimbilir daha kaç gece yan yana yatıp birbirimize hayallerimizi anlatıp, kitaplar okuyacağız.

Kimbilir kaç gece daha başını göğsüme yaslayıp “sen benim gözümün ağrısısın” diye seveceksin beni. Ne kadar daha seni kucağıma alabileceğim. O küçücük ellerinle daha ne kadar saçlarımı okşayıp bitmek tükenmek bilmeyen öpücüklere boğacaksın yüzümü. Biliyorum senin acelen var, bir an önce büyüme telaşındasın ama ben acele etmeyelim diyorum. Tadını çıkaralım her anın. Birlikte basket atalım kapının arkasındaki potaya, koridorda araba yarıştıralım, hayallerimizi anlatalım birbirimize, kitap okuyalım sen bana ben sana.  Kısaca zamanın elinden ne alırsak kâr sayalım. Biliyorum bir gün gelecek, ikimizde beraber geçirdiğimiz zamanları çok özleyeceğiz.

“Bir gününe neler vermezdim” diye iç geçireceğiz.

Dilerim hayat sana iyi davranır oğlum.

Dilerim yaşam sana her zaman seçenekler sunar, hiç çaresiz kalmazsın hayatta.

Dilerim sevginin dostluluğunun kıymetini bilecek insanlar olur yol arkadaşların.

Dilerim her günü yaşanmaya değer mutlu sağlıklı uzun bir ömrün olur oğlum.

Hani sen beni dünyayı dolaşıp geri dönecek kadar seviyorsun ya, ben seni dünyanın etrafını hiç durmadan, hiç yorulmadan, hiç geri gelmeden dönüp duracak kadar çok seviyorum.

İyi ki doğdun oğlum, iyi ki doğdun.

Elvan

Teşekkür ederim babacım

Bana öğrettiğin onca şey için teşekkür ederim babacığım. Sen harika bir babaydın. Dürüstlüğü öğrendim senden. Ne pahasına olursa olsun her zaman doğruyu söylemeyi, onurlu olmayı, okumayı ve daha pek çok şeyi sen öğrettin bize.

Mesela yüzmeyi nasıl öğrettiğini dün gibi hatırlıyorum. Kucağına alıp denize fırlatmana bayılırdım. Hele sen neredeyse gözden kaybolacak kadar yüzdüğünde uzaklara “üff nasılda yüzüyor babam” diye gururla izlerdim seni kıyıdan, ama bir yandan da içim pır pır ederdi, bir şey olursa kimse yardımına yetişemez diye endişe ederdim.  Denizde ne güzel taş sektirirdin sen babacım.   Ne zaman deniz görsen, içini tarifsiz bir mutluluk sarardı bunu hep hissederdim. Sevdalın İstanbul yüzünden di bu düşkünlük bilirdik. Doğduğun, büyüdüğün güzel İstanbul’una isteyipte dönememenin burukluğunu yaşardın hep. Ne zaman gitsek İstanbul’a mutluğunun resmi tam olurdu senin.

Hayat sana okul olmuştu babacım. Eline geçirdiğin her şeyi okurdun. Üniversiteyi bitirmemiz yetmemişti sana, daha çok okumamız için ne çok uğraştın, tanıdıklar soktun araya.   Ben senin sayende hala okuyorum. Sıkıldığım bir yaz tatilinde okumam için verdiğin bir kitapla başladı okuma sevdam.

Sert ve disiplinli bir babaydın sen. Sofrada konuşulmazdı. Pijamayla evde gezilmezdi. Yüksek sesle konuşmak hele kahkalarla gülmek hiç yakışık almazdı. Telefon uzun muhabetler için kullanılmazdı. Arkadaş evinde kalınmazdı. Kuralların vardı ve o kurallar asla tartışılmazdı.

Şaşırıdım bir Türk filmi seyrederken yada sevdiğin bir şarkı dinlerken ağladığında. Yani dışın sert ama için hep yumuşacıktı.

Her zaman kontrollüydün. Bizimde öyle olmamızı isterdin biraz çizginin dışına çıksak hemen uyarırdın. Küfür ettiğini, birisi hakkında kötü konuştuğunu hiç duymadım. Hele kavga ettiğine dair bir tek anım olmadı. Eve geç geldiğin hiç olmadı.  Ne şanslıydık ki bizim olmadığımız hiç bir yerde mutlu olmadın sen babacım.

Ben anneliği annemden öğrendim. Doğrularını doğrum yaptım, hatalarından dersler çıkardım. Peki sen babalığı nereden öğrendin?  2 yaşında kaybettiğin babanın yokluğunda babalığı nasıl öğrendin babacım?

“Ben baba nedir bilmeden büyüdüm” derdin. Hissettiğin eksikliği şimdi daha iyi anlıyorum babacım.  Bu gün  en büyük güvencem sensen eğer, orada olduğunu bilmek benim için dünyalara değiyorsa eğer……

Babalar günün kutlu olsun babacım.

 

 

40’lı yaşlar

“40 harika bir yaş”

“Kadınlar için zirve 40 yaş”

“Hayat kırkında başlıyor” gibi cümleler eminim bizden daha genç olanlara komik geliyordur. Hatta kendimizi böyle avuttuğumuzu düşünüp içten içe dalga geçiyorlardır bizimle. Ehh haksızda sayılmazlar doğrusu. 20’li yaşlar, 30’ların başları.. Bir kadının en ışıltılı yılları…. Henüz göz etrafında çizgiler oluşmamıştır, saçta beyazlar 1-2 tane göstermeliktir, belimiz incecik, bacaklarımızda selülitden eser yoktur, vücudumuzdaki hiçbir yükselti henüz yer çekimine yenik düşmemiştir:))) kısaca şahane bir hediye paketi gibiyizdir o yıllarda. Paketin görüntüsü içinde ne olduğunu boş verecek kadar büyüler. İnsan en çok da o yaşlarda korkar yaşlanmaktan çünkü sahip olduğumuz en değerli şeydir aynadaki görüntü. Sonra yıllar hızla akmaya başlar. Yavaş yavaş değişir hayatımızda, görüntümüzde. İnanılmaz mucizelerin ortağı oluveririz kendi çocuklarımızı dünyaya getirdiğimizde. Sonra bırakın görüntümüzü, kendimizden vazgeçtiğimiz yıllar gelir. Uykusuz geçirilen geceler, merak, endişe… Bırakıveririz ucunu yılların da, çizgilerin de, beyazların da. Doya doya dertlenemeyiz bile yüzümüzdeki yeni bir çizgiye, tam ayna karşısına geçip” vah” diyecekken, küçük bir kafa giriverir görüntüye, ıslak bir öpücük kondurur yanağınıza, dertlenmeyi unutur şükredersiniz o yeni oluşmuş çizgiye ya da tam kalınlaşmış belinizi ölçerken ayna karşısında küçücük elleri sarılıverir belinize, unutur gidersiniz niye ayna karşısındaydınız? Orada ne yapıyordunuz? Kocaman bir gülümseme yayılır yüzünüze artık başkalarının sizi nasıl gördüğünden çok, çocuklarınızın nasıl gördüğü önemli olmaya başlar. Hep iyi görünmek istersiniz onlara.

Yıllar aynadaki görüntümüzden bir sürü şey götürse de, zaman yüzümüze çizgilerini çizse de görünmez öyle çok şey katar ki yıllar bize… “Zamanın kumbarası” biriktirir zaman yaşanmışlıkların özetini ruhumuzda, altını çizdiği cümleleri kazır yüreğimize. Artık bir görüntüden ibaret olduğumuz günlere inat, müthiş bir de hikayemiz vardır bizi anlatacak. Farkındalıkların çağı başlamıştır artık, bunun değerini bilenler mutlu yaşlanıyorlar. 40’lı yaşlar en güzel yılları hayatımızın.  Mesleğimizde en yüksek performansa ulaştığımız, işimizi en iyi şekilde yapmak için yeterli enerji ve tutkuya sahip olduğumuz yaşlar. Üstelik çok daha ciddiye alındığımız yaş bu 40’lı yaşlar. Galiba artık yeterince büyüdüğümüzü sözlerle ispat etmeye gerek kalmadı görüntümüz bizi haklı çıkarır oldu:)) Yeni arkadaşlar edinmek için çabalamayı bıraktığımız onun yerine elimizde olanlarla daha fazla zaman geçirmeye odaklandığımız, birbirimizin hatalarını örtüp, iyi yanlarını daha çok övecek bir olgunluğa eriştiğimiz bir yaş bu yaş. İlişkilerimizde neyi isteyip neyi istemediğimizi bilip, çekinmeden ve utanmadan bunları dile getirebildiğimiz bir olgunluk çağı. 20’li yaşlardaki bizden çok daha fazla kendine güvenen, modayı takip ederken komik durumlara düşmeyeceğimiz kadar kendimizi tanıdığımız, bize neyin yakışıp neyin yakışmadığını bilerek tercihler yaptığımız yaşlar bu 40’lı yaşlar.

Kısaca güzelliğimizin doruğundayız:) Düşünsenize Sarah jessica Parker, Nicole Kidman, Demi Moore, Sandra Bullock ve Julia Roberts’la aynı yaştayız.

Elvan

Anneler Günü

Sabah ıslak bir öpücükle uyandım. Sabredememişti  Erenim bir an önce hediyesini verebilmek için uyandırdı beni. Bayıldım pembe yumuşacık terliklerime. En çok üzerine resmimi çizip İngilizce sevgi sözcükleri yazdığı kartı sevdim. Sakladım anıları biriktirdiğim kutuya. Karanfilleri kurutup saklarmıyım?

Bana en güzel anneler günü hediyesini Defne verdi.  Sabah erkenden uyanıp piyanonun başına oturmuş.  Anneler günü sabahına piyanoda çalınan “love story”ile başlamak çok keyifli oldu. Artık piyano çalmayacağım dediği günün üzerinden üç yıl geçti. Bir gün döner diye ümitle  beklediğim üç koca  yıl.  Ani bir kararla mezuniyet töreninde “love story” çalmaya karar verdi. İki gündür çalışıyor.

Annemin kahvaltı davetine giderken  yol boyunca anneye güzel sözler söyleme yarışması yaptık. Eskiden çok gülerdik çünkü Eren komik laflar eder güldürürdü bizi. Kremalı annem, ışıklı annem, annecim sen havalarda uçan bir meleksin.                                                                               Zaman akmış, oğlum büyümüş…..annenin kremalısının olmayacağını öğrenmiş :))  Artık kremalı bir anne olmasam da dünyayı dolaşıp geri dönecek kadar seviliyor olmakta bana yeter.

Sabah annemin elleriyle hazırlanmış müthiş bir kahvaltı sofrasında buluştuk  hep beraber.Yıllar önce  beş kişi oturduğumuz sofrada bu gün 0nüç kişiydik. Dört anne  ve anneler gününü kutlayan sekiz çocuk….. Taze ekmek  ve bahar çiçekleri kokan bir masada sevgiyle sarıldık birbirimize.

Annecim kendine iyi bak. Sakın bizi sana hasret bırakma. Sakın bizi sevginden mahrum bırakma….

Anneler günün kutlu olsun. Çocukların hep etrafında olsun.

 

 

Hafta Sonu

Cumartesi günü hava güneşliydi. yarım gün çalıştım eve döner dönmez mutfağa daldım ve nefis bir çilekli pasta yaptım. Keki çok kolay, kreması çok lezzetliydi, ehh görüntüsüde fena sayılmazdı doğrusu.

Çilek mevsimi bizim evde mutfak sanatlarının doruğa çıktığı zaman :)))Taze yenen çileğin artanı ertesi güne mutlaka çilekli jole oluyor.  Muhallebili çilek, çilekli rulo pasta, çilekli sıcak kek, çilekli krema, çilekli süt… Yazmalıyım bu pastanın tarifini ama biraz fazla uzun şimdi üşendim doğrusu.

Cumartesi günü oğluşum solan çiçeklerimin yerine yenilerini toplayıp getirdi. Minicik bir bahar demeti. Bahar ve yaz boyunca beni hiç çiçeksiz bırakmaz♥

Pazar günü yağmur hiç durmadı, buna rağmen Eren’i futbol maçına götürdük iyiki götürmüşüz 3 gol attı oğlum. :))  Sağdan 3.

Defnoşum aşk acısı çektiği için bizimle pek görüşmüyor bu aralar. Acısı okadar derinki hiç Türkçe müzik dinlemeyen bizim kızımız şimdilerde bir kulunu çok sevdim o beni hiç sevmiyor modunda 🙁

Hanami Mevsimi

 

Hanami mevsimi,tüm Japonya’da kiraz ağaçlarının çiçeklendiği Mart ve Nisan ayı. japonlar kiraz ağacının çiçeğine “sakura”diyorlar. sakura çiçeklerini seyretmek başlangıcı yüzyıllar öncesine dayanan bir gelenek.Japonlar kirazların çiçek açmasını hayata yeni bir  başlangıç dönemi olarak kabul ediyorlar.Yeni başlangıçları, hatta evlenme tarihlerini çiçeklerin açış günlerine göre ayarlıyorlar. Okullar bu tarihe göre açılıyor. “Sakura zensen” yani çiçeklerin açılması, festivallerle kutlanıyor. Bu iki ay boyunca her yerde TV’de, istasyonlarda hava durumu sunar gibi kiraz ağaçlarının bölgelere göre o yıl ki tahmini çiçeklenme zamanı veriliyor. “Sakura Forecast”

Hanami boyunca insanlar kalabalıklar halinde sokaklara dökülüp, çiçeğe bürünmüş ağaçların altında piknik yapıyorlar. Sakura’ların en iyi gözlendiği yerlere akın ediyorlar. Bahçe partileri düzenleniyor çiçekleri seyretmek için zaten Hanami ismide buradan geliyor. Hanaçiçek“, mi “bakmak“. Japon’ya seyahat için en güzel zaman Hanami mevsimi.

Kiraz ağacının kısa süren baharı japon’lar için semboliktirÇiçeğin petallerini Samuray’ın hayatına benzetirler.Solup ölmeden önce alabildiğince parlak ve renkli….     Hayatın kısalığını, kırılganlığını yada naifliğini ifade eder petaller.

100 den fazla çeşidi var kiraz ağacının Japonya’da. Türlere göre  çiçeklerin  sadece petal sayıları  değil aynı zamanda renkleride farklı olabiliyor.

86 yaşındaki mavi gözlü arkadaşımın en sevdiği şiirdi “loveliest of trees”  Bana “herkesin kendini anlatan yada içinde kendini bulduğu en az bir dörtlük şiiri olmalı” derdi. Kadife gibi sesiyle sakin sakin okurdu bu şiiri ezbere.

Loveliest of Trees

Loveliest of trees, the cherry now
Is hung with bloom along the bough,
And stands about the woodland ride
Wearing white for Eastertide.

Now of my threescore years and ten,
Twenty will not come again,
And take from seventy springs a score,
It only leaves me fifty more.

And since to look at things in bloom
Fifty springs are little room,
About the woodlands I will go
To see the cherry hung with snow

Alfred Edward Housman

Sitede yayınlanan fotoğraf, metin ve tariflerin tüm hakkı elvanbasustaoglu.com'a aittir. İzin almaksızın kopyalanamaz ve kullanılamaz.